Hani başucumda toplanmış, telaş içinde feryadu figan ile gözyaşı
döküyordunuzya, işte o anda dünyada iken hiç görmediğim, tanımadığım
varlıklar geldi yanıma. Meğer onlar Meleklermiş. Azrail ve diğer gorevli
melekler... O esnada bir şey daha oldu. Bana Ahirette ebedi kalacağım
yer gösterildi.
Alevler vardı orada.
Ceza yeriymiş orası. Her şeyi anladım. İhmalimide hatalarımıda. Ve çok
korktum anne. Bir ürperti sardı bedenimi. Öyle bir sıkıntıya girdim ki,
sizleri de tanıyamaz oldum. Azraile baktıkça korkumun şiddeti arttı. Çok
heybetliydi. Pişman olmuştum dünyadaki gafletime. O sırada Allahu Teala
dan salih ameller işleyebilmek için ölümü geciktirmesini ve beni tekrar
geri dünyaya göndermesini istedim. Ama vakit çok gecti. İstediğim kabul
olunmadı. Tabi bunlardan sizin haberiniz olmadı. Nasıl acı çektiğimi
hissedemediniz. Öyle ya ne bilecektiniz. Benim gibi Azraili bütün
dehşetiyle görmediniz ki...
Hani dünyada iken Sekerati Mevt diyorlardıya, ne kadar zormuş. O anki
acıyı anlatmak mümkun değil. O gün gelipte Azraille karşılaşanlar bilir
ancak. Yani tadınca bilir ana, tadınca bilir.
Gerçekten Peygamberimiz (S.A.V.) in "Allahım sekerati mevtte ölüm
zahmeti ve baygınlığımda bana yardım et." diye dua ettiğini söylerdi
hocalar da, sanki kulağımın birinden girer, nefsime hiç etki yapmadan
diğerinden çıkardı. Ne kadar doğru imiş. Yani anlayacağın anacığım o
ölüm anı kasabın elinde derisi soyulan koyunun düstüğü an gibi bir hal.
Izdırap dolu bir an. Çok ama çok zor. Ve çok korkutucu. Bu korkunç
manzara karşısında biliyor musun ruhum bedenimden çıkmak istemedi ana.
Parçalara ayrıldı, kaçışıp duruyordu bedenimde. Ruhum çıkmamakta
direndikçe melekler de bana azap ettiler. İşte böylece daha ruhum
çıkmadan kabir azabı başlamıştı. Nihayet ruhum bedenimi terk etti de
bende bu azaptan kurtuldum.
Hep düşündüm durdum anne. Acaba bu kadar cezayı hak edecek ne yaptım?
Fakat sonradan anladım bu cezanın sebebini. Meğer bunlar dünyada
işlediğim kötü amellerin sonucuymuş. Azrailin yanında iki melek daha
vardı. Biri rahmet diyeride azap meleğiymiş. Ölen iyi kimse ise Azrail
aldığı ruhu rahmet meleğine, kötü kimse ise azap meleğine verirmiş.
Allah'ın emri böyle imiş. Bir yığın azaptan sonra Azrail ruhumu aldı....
ve.... azap meleğine teslim etti.
O zaman daha önce gösterilen ahiretteki yerimin ne kadar kötü olduğunu
daha iyi anladım. Zaten ruhum alınacağı sırada bir kuş gibi goğsümün en
üst tarafına, köPage Rankücük kemiğime fırlamıştı. O zaman meleklerin
konuşmalarından her şey belli olmuştu. Çünkü, "bunu kim tedavi edecek?"
diye birbirine soruyorlardı. O anı ve sıkıntılarını anlatmak imkansız
anacığım. Ayaklarım birbirine dolaştı melekleri görünce. Belki sizde
fark ettiniz ayaklarımdan kanın çekildiğini ve bembeyaz buz gibi
olduğunu. İste böyle anne...
Benim dünyadan getirdiğim kötü amellerim dolayısıyla melekler ruhumu
bedenimden zorla almak durumunda kalmışlardı. Bunlar naziat melekleri
imiş. Eğer amellerim iyi olsaydı, yani salih amel sahibi olsaydım o
zaman neşeli ve kolaylaştırıcı Nasitat melekleri ruhumu alacakmış. Ve
bana Allah'ın selamını sunup ''Selam Sana Ey Allah'ın Veli Kulu,
Muhakkak ki Allahu Teala Sana Selam Gönderiyor'' diyecekmiş. Nerdeee!
Gafletimin acısını çektim işte böylece anne. Ve şayet Azrail geldiğinde
abdestli olsaydım, birileride yanımda Kur'an-ı Kerim okusaydı ve salih
amellerimde çok olsaydı, o kadar acıyı çekmeyecektim biliyor musun.
Ölümüm daha kolay olacaktı. Yahut orada bulunanlardan Allah'ın sevdiği
bir dostun benim için Azraile "Ey Azrail, Arkadaşıma Acı. Ona Yumuşak
Davran Çünkü O Müminlerdendir" dese ve böylece dua etseydi, yine o kadar
acı çekmeyecektim biliyor musun.
Doğrusu Azrail gelirken zaten heybetinden korkmuştum. Zira daha ruhumu
almadan onu korkunç şekliyle gördüm. Keske gözlerim kör olsaydı da onun
korkutucu şeklini görmeseydim. Ama öyle değil. Gözlerim körde olsa yine
de onu görürmüşüm. Dünyada iken kör olup olmamak fark etmezmiş, herkez
ölüm anında ruhu daha çıkmadan onu mutlaka görürmüş. Bilmem ki canım
anneciğim. Benim ölüm anında boğazımın sıkılarak hırıltılar çıkardığını,
yüzümün renginin değişip siyaha yakın bir hal aldığını, ve ağzımın
köpürdüğünü görebildinmi? Zannetmiyorum. O kadar çok feryadu figan
içindeydin ve o kadar gözyaşı döküyordun ki bunları fark etmen mümkün
olamazdı o anda...