Haber Yorum

►Sitemize Hoşgeldiniz◄

'' وَلِلَّهِ الْعِزَّةُ وَلِرَسُولِهِ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَلَكِنَّ الْمُنَافِقِينَ لَا يَعْلَمُون ''

'' İzzet Allah'ındır, O'nun Peygamber'inin ve bütün müminlerindir. Fakat münafıklar bunu bilmezler. ''( Münâfikûn Suresi Ayet 8 )

Mahkûma Kürtçe konuşma yasağı / Yorumsuz

85 yaşında anne Türkçe bilmediği için cezaevindeki oğlu ile görüşemiyor

Ankara F Tipi 2 Nolu Yüksek Güvenlikli cezaevinde tutulan Yasin Demir’in Türkçe konuşamayan annesiyle görüştürülmediği ortaya çıktı. 2002 yılında sağlam girdiği Erzurum H-Tipi kapalı cezaevinde hastalanan ve sürekli hasta olduğuna dair 7 defa rapor almasına rağmen adeta ölüme terk edilen Yasin Demir’in, büyük bir dram daha yaşadığı gün yüzüne çıktı. Yasin Demir’in haftalık telefon görüşme hakkı, 85 yaşında Türkçe konuşamayan annesiyle Kürtçe yaptığı gerekçesiyle engelleniyor. Yasin Demir, Avukatına gönderdiği mektupla yardım istedi.

MEHMET ÖZCAN /İBRAHİM TOPRAK

İSTANBUL

Ankara Sincan 2 Nolu F Tipi cezaevinde tutulan Yasin Demir’in avukatına gönderdiği mektup, kapalı kapılar ardında yaşananları, kimi yetkililerin vurdumduymazlığını ve kendi durumunun içler acısı halini gözler önüne seriyor.

Tutuklu bulunduğu cezaevinde haftalık telefon görüşme hakkının sık sık engellendiğini kaydeden Demir, gerekçe olarak ise Kürtçe konuşmasının gösterildiğini söyledi. Annesinin 85 yaşında olduğunu ifade eden Demir, Avukatına gönderdiği mektupta, annesiyle Türkçe konuşamadığı gerekçesiyle görüşmesinin engellenmesini kendi cezasından daha ağır bir ceza olarak gördüğünü dile getirdi.Mektubunda resmi kurumların mahkûmların hiçbir şikâyet ve sorunlarını dikkate almadığını çoğu kez cevap verme ihtiyacı bile hissetmediğini belirten Demir, “Nasıl olsa mahkûmdur, cezaevinde ise, her türlü eza ve cefa mubahtır. Verilen cevaplar ‘buraya düşmeden önce düşünseydi, istediğin yere şikâyet et’ gibi muameleler her zaman için bir mahkûmun kaderidir” dedi.

HANİ HERKES KANUNLAR ÖNÜNDE EŞİTTİ

Kanunların her vatandaş için aynı olduğunu, kanunlarda din, dil, ırk, renk ayırımının olmadığını, ayırım gözetmenin ise kanunen suç olarak bildiğini belirten Demir, “Çocukların cezasını ebeveynlere çektiren kanunlar mı var? Akrabalarımız, yakınlarımız niye farklı muameleye tabi tutuluyor. Haklı olarak soruyorum, bir Türk anne ile bir Kürt anne neden farklı muameleye tabi tutuluyor? Bildiğim kadarı ile yasalarda Kürtçenin yasak olduğuna dair bir şey yok. Üstelik devletin resmi televizyonu cezaevinin içinde Kürtçe yayın yapıyor. Kürtçe gazete geliyor. Kürtçe bilen personel her cezaevinde var. Üstelik 8 yıldır cezaevindeyim, birçok değişik yerde bulundum hiçbirinde böyle bir uygulama yoktu. Gerekçe ne olursa olsun, böyle bir hak-hukuk çiğneme durumu haklı gösterilemez. PKK gibi örgütlerin propaganda yapması bahane gösterilip, topluca herkesin en temel hakları gasp edilmemeli. Devletin imkânları geniştir. Makul çözümler bulur. Pireye kızıp yorganı yakma bir devlet-hükümet politikası olamaz-olmamalı. Zaten bu ülkenin pek çok sorunu bu tür mantıkların ürünüdür” şeklinde konuştu.

İNANCIM GEREĞİNCE MİLLİYETÇİLİĞE, IRKÇILIĞA KARŞIYIM

Aynı cezaevinde kalan anadili Türkçe olan bir mahkûmun rahatlıkla gidip ailesi ile konuşabildiğini vurgulayan Demir, “Aynı ülkenin sözde eşit yurttaşları olarak sadece Kürdüm diye annemle, bacımla, akrabamla konuşamıyorum. Üstelik inancım ve yaşam felsefem gereğince milliyetçiliğe, ırkçılığa karşı olduğum halde. Yetkililer bu sorunları bir an evvel ortadan kaldırmalı” diyerek ayrımcılığın durdurulmasını istedi.

 AİLESİ PERİŞAN

Uzun yıllardır eşinin adeta ölüme terk edildiğini söyleyen Yasin Demir’in eşi Semiha Demir ise “Eşim yıllardır hepatit hastalığının pençesinde. Yalnız başına bir hücrede tutuluyor. Durumu affı gerektirdiği halde şu ana kadar yetkililer buna sessiz kaldılar. Eşim kendi özel ihtiyaçlarını karşılayamayacak durumda. Bunun yanında sadece basın üzerinde durduğu için bırakılan bu durumda nice mahkûmlar oldu. Ancak inancının gereğini yaşayan eşime şu ana kadar reva görülenlere sessiz kalındı. Bir an evvel yetkililerin bununla ilgilenmesini talep ediyorum” dedi.

GERGERLİOĞLU: ANADİLİN YASAKLANMASI KABUL EDİLEMEZ

Cezaevlerinde mahkûmlara yönelik ayrımcılık ve hukuksuzlukların son zamanlarda arttığına dikkat çeken Mazlum Der Genel Başkanı Ömer Faruk Gergerlioğlu, “Bu kabul edilebilir bir hadise değil. İnsanın anadilinin kullanımının yasaklanması mümkün değil. Türkiye’de bir irade var maalesef kendisi gibi düşünmeyeni cezalandırdığı cezaevinde bile tekrar cezalandırmaya çalışan bir anlayışın tezahürleri bunlar” dedi.

İnsanların anadilini rahat bir şekilde konuşmasının en temel insan haklarından olduğunu vurgulayan Gergerlioğlu, “Şu anda Ergenekon sanıklarının durumu ortada. En ufak bir sağlık sorununda bile hemen tahliye edilip dışarı çıkarılan insanlar var. Buna karşın başka mahkûmların en temel insan haklarının bile ihlal edilmesi manidardır. Büyük bir çifte standart var. Bir taraftan hasta olmadığı halde kendilerine hasta raporları aldıranlar, önemli bir iddianameden dolayı dışarı çıkarılan mahkûmlar, öbür tarafta en temel insani hakları ellerinden alınan diğer mahkûmlar. Bu hukuk devletine yakışmayacak bir durum. Mazlum Der olarak bize gelen şikâyetleri kendileri adına takip ediyoruz” şeklinde konuştu.

Kaynak : Doğruhabergazetesi.com

Webmaster           03. Ekim 2008

►Ağrı Mustazaf-Der’den Ramazan’da Muhtaçlara Sıcak Aş◄

Mustazaf-Der Ağrı Şubesi Ramazan ayı boyunca kimsesiz, muhtaç ailelere sıcak yemek götürecek.

AĞRI-Mustazaflar ile Dayanışma Derneği Ağrı şubesi bir projesini daha hayata geçirdi.

 

Mustazaf-Der Ağrı Şubesi mübarek Ramazan ayı boyunca fakir,  kimsesiz, muhtaç ailelere dernek aracı ile sıcak yemek götürüyor. Evinde tek çeşit bile yemeği pişmeyen 50 aileye Ramazan ayı boyunca her gün farklı yemekler olmak üzere 3 çeşit yemek götürüyor. Ramazan ayı boyunca yemek verecek ailelerin belirlenmesinde aylar öncesinden başladıklarını söyleyen Mustazaf-Der Gönüllü Muhtaç Aile Tesbit Komisyon Başkanı Burhan Aslan, "Yardım etmeden önce ihtiyacı olan muhtaç aileleri belirlemek bizim için hayli zor oldu."dedi.

Aslan;"Biz imkanlarımız dahilinde, yardıma muhtaç insanlarımıza gerek maddi, gerek manevi olarak yardım etmeye çalışıyoruz. Muhtaç ailelere yardımın zor kısmı, gerçek hak sahiplerini belirlemektir. Gerekli ehemmiyeti göstermezseniz ihtiyaç sahibi aileyi tespit etmede sağlıklı karar alamazsınız ve bir şekilde vebal altına girersiniz. Bu duruma düşmemek için fakir aile komisyonuyla aylar öncesinden tespitlerimize başladık. Sık dokuyup ince eleyerek listemizi oluşturduk" dedi.

Bu ay mübarek bir ay,  bütün insanlar bu ayda mutlu olmalı, Ramazan ayı boyunca sıcak yemek bulamayan ihtiyaç sahibi aile kalmamalı. Müslüman olarak bu hepimizin görevdir. Kur'an-ı Kerim’de İsra Suresi 26. Ayette Rabbimiz şöyle buyuruyor: 'Akrabaya, yoksula ve yolda kalmışa hakkını ver.' yine Hz. Peygamber şöyle buyurmaktadır: 'Fakirleri kollayıp gözetiniz. Aranızdaki zayıflar sayesinde Allah'dan yardım görüp rızıklandığınızdan şüpheniz olmasın.' Eğer bu ayet ve hadisleri şiar edinmeyip yolumuzu bu çizgilerle belli etmeseydik, hüsrana uğramışlardan olurduk. Ayet ve hadislerin aksine hareket etsek Allah-u Teâlâ’nın rızasından pay alamaz Hz. Peygamber'in şefaatine nail olamayız. İnşallah-u Teala çizgimiz bu doğrultuda devam edecektir." deyip konuşmasına son verdi.

(İLKHA)

Webmaster            02. Eylül 2008

►Mustazaf-Der Ağrı Şubesi'nden Huzurevine Ziyaret◄

 Mustazaf-Der Ağrı Şubesi yönetimi Huzurevini ziyaret ederek orada bulunan huzurevi sakinlerinin dilek ve isteklerini dinleyip hayır dualarını aldı.

AĞRI Mustazaflar ile Dayanışma Derneği (Mustazaf-Der) Ağrı Şubesi açılmış olduğu günden beri gerek özel dini gün ve gecelerde düzenlemiş olduğu etkinlikler ve gerekse de yardıma muhtaç ailelere yaptığı yardımlarla Ağrı halkının takdirlerini topluyor. Yeni plan ve projeler hazırlayan Mustazaf-Der Ağrı Şubesi, yönetim kadrosuyla ilk olarak Huzurevini ziyaret ederek oradaki yaşlıların hayır duasını aldı.

Mustazaf-Der Ağrı Şube'si yönetiminin kendilerini ziyaret etmesi huzurevi sakinlerini çok sevindirdi. Sevinçlerini dile getiren sakinler;"Allah hepinizden razı olsun Allah-u Teala faaliyetlerinize faaliyet, gücünüze güç katsın" diyerek hep bir ağızdan dua ettiler.

Mustazaf-Der Ağrı Şube Başkanı Şaban Gökhan huzurevi sakinlerine yapmış olduğu konuşmada; "Şunu bilmenizi isteriz ki dernek olarak bazı prensipler çerçevesinde bir takım programlarımız var.  Bu programlarımızın takibindeki faaliyetlerimizde, insana saygı ve hürmet özellikle yaşlı insanlara saygı ve hürmet bulunmaktadır. Bir sivil toplum kuruluşu olarak yaşlı anne ve amcalarımızı nasıl memnun edebiliriz, diyerekten siz değerli büyüklerimizi ziyaret etmiş bulunmaktayız." dedi.

Gökhan konuşmasına şöyle devam etti:" Biz Elhamdülillah Müslümanız, derneğimizde İslam'i hasasiyetli bir dernek olduğu için bir Müslümanın diğer bir Müslümanın halini sorması, sıkıntısına ortak olması Müslümanlığın en güzel örneklerinden bir tanesidir.Belki bu faaliyetimizi yeri geldiğinde aksatmışız belki sizinle yeterince ilgilenememişiz bu acı bir tablodur."

İslam'ın gereği gibi yaşanmamasından dolayı ortaya çıkan bazı tabloları eleştiren Gökhan, "Eğer  biz İslam’a İslam’ın değerlerine Hz. Peygamber'in bıraktığı mirasa gerektiği gibi riayet edersek bu acı tabloları görmeyiz, bu tablolar yaşanmaz, şuan ki görünen tablonun tek sebebi gerçekten İslam’ı hakkıyla takip etmememizdendir.” dedi.

Mustazaf-Der'in yapmış olduğu ziyarete binaen Huzurevi Müdürü Şahin Telhan;"Öncelikle Mustazaflar ile Dayanışma Derneği Ağrı Şubesi'nin yapmış olduğu bu ziyaretten dolayı bütün yöneticilerine tek tek teşekkür ediyorum. Biz elimizden geldiğince büyüklerimizin huzurlu, mutlu yaşamalarına gayret ediyoruz. İnşallah bu hassasiyeti sürdürmeye devam edeceğiz. Mustazaf-Der'in bu tür aktivitelerinin devam etmesini temenni ediyoruz." dedi.

Ziyaret Grup Vahdet'in söylemiş olduğu ilahilerden sonra Şube yönetiminin huzurevi sakinlerine almış olduğu hediyelerin verilmesiyle son buldu.

 (İLKHA)

Webmaster           16. Ağustos 2008

 HİZBULLAH BASIN BÜROSUNDAN AÇIKLAMA

RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH’IN ADIYLA

HİZBULLAH CEMAATİNDEN

KÜRDİSTAN VE TÜRKİYE MÜSLÜMAN HALKINA VE KAMUOYUNA

DUYURU

“Kim Allah'ı, O'nun Resulünü ve iman edenleri dost (veli) edinirse, hiç şüphesiz galip gelecek olan Hizbullah’tır.” (Maide 56)

Uzun bir süredir derin devlet mahsulü Ergenekon örgütlenmesine yönelik sözde bir operasyon yürütülmektedir. Başta şunu belirtelim ki; bu tür örgütlenmeler ve bunların karanlık ve kirli tüm eylem, ilişki ve faaliyetlerinin en ince detayına kadar ortaya çıkarılıp kamuoyu ile paylaşılmasını gönülden istemek ve dilemekle beraber, bu şekilde bir sonuca ulaşılacağına inanmamaktayız. Çünkü bu operasyonlardan amacın, böyle kapsamlı ve köklü bir sonuca ulaşmak olmadığını düşünmekteyiz. Aksi takdirde devletin şimdiye kadar kendi vatandaşlarına karşı işlediği çok çirkin  ve ağır suçlar ortaya çıkacağı gibi Kemalist rejimin iç yüzünün de halk tarafından anlaşılacağı ve görüleceği muhakkaktır. Böyle bir endişeden dolayı bu gerçeklerin ortaya çıkmasına müsaade edilmeyeceği ve söz konusu operasyonlarla zevahiri kurtarmanın amaçlandığı görülmektedir.

Şimdiye kadar ortaya çıkan bilgi, belge ve gerçeklerin devede kulak misali çok küçük kaldığını ve derin devletin mahiyetini ortaya çıkaracak gerçek bilgi ve belgelerin gizlendiği ve gizleneceği kesindir.

Bununla birlikte, yürütülen sözde operasyon bağlamında görsel ve yazılı basında bir çok haber ve yorum yayınlanmaktadır. Son günlerde özellikle Fethullah hoca grubuna bağlı basın yayın organlarında Hizbullah Cemaatini bu necis Ergenekon yapılanmasıyla ilişkilendirme çabaları görülmektedir. Bunlar da bu konuda üzerlerine düşeni yapma gayretindedirler. Her halinden ısmarlama ve hayal ürünü olduğu anlaşılan bu yazı, doğruları yansıtmadığından dolayı baştan sona çelişkilerle doludur. Bu grubun, aynı istikamette masa başında ürettikleri hayal ürünü yalan ve iftiralarına geçmişte de şahit olduk. Temelden yalan ve iftiraya dayalı bu iddiaları tek tek ele alıp cevaplamayı bile gereksiz görmekteyiz. Çünkü bölgenin Müslüman halkı bu haber ve yayınlardaki çelişki ve iftiraları görecek kadar uyanık ve bilinç sahibidir. Örneğin; haberde söz konusu edilen ve bu haberin önemli bir kaynağı olarak gösterilen Molla Mansur Güzelsoy isimli Müslüman, Hizbullah Cemaatiyle beraber olmadığı gibi böyle bir öldürülme de olmamıştır. Bu Müslüman yakalandığı hastalık neticesinde İran’da vefat etmiş ve  cenazesi Türkiye’ye getirilmiştir.

Şecere-i Tayyibe olan Hizbullah Cemaati bugüne kadar bu tür töhmet, yalan ve iftiralardan etkilenmediği gibi bundan sonra da etkilenmeyecektir. Ayrıca pak ve temiz olan Hizbullah’ın böyle düşmanca karalamalardan korkması ve tedirgin olması da söz konusu değildir. Aksine herkesin eteklerindeki taşları dökmesini, elinde ne tür bilgi ve belge varsa ortaya koymasını, yalan ve iftira atma yerine gerçeklerin tüm detaylarıyla ortaya çıkmasını arzuladığımızı herkesin bilmesini istemekteyiz. Hakkın ve doğruların ortaya çıkmasından ancak suçlular korkar.

Hizbullah Cemaati, böyle karanlık yapılanmalarla ilişkili olma bir yana, aksine bu tür şeytani şebeke ve örgütlenmelerin sürekli olarak hedefi olmuştur. Kuşatma, kontrol altına alma ve imha amacıyla Hizbullah Cemaatine yönelik derin devletin bu örgütleri tarafından bugüne kadar bir çok operasyon yürütülmüştür. “Kendi dilinden Hizbullah” Kitabında ve Hüseyni Sevda sitesinde bu çerçevede bir çok bilgi ve belge kamuoyu ile paylaşılmıştır. İnşallah bundan sonra da elimizdeki bilgi ve belgeleri Müslüman halkımızla paylaşmaya devam edeceğiz.

Ancak bu münasebetle Fethullah hoca grubuna birkaç söz söylemek ve bazı hatırlatmalarda bulunmak isteriz.

Evvelen; dava edindiğiniz ve din olarak iman ettiğiniz İslam’a bağlılıkta eğer samimi iseniz, içinde bulunduğunuz bu hal, tavır ve eylemlerinizde İslam’ı ölçü olarak almanız gerekir. Bu tavır ve söylemlerinizi; yani delilsiz, mesnetsiz, belgesiz iftira ve ithamlarla karalama eylemlerini değil İslami bir Cemaate karşı yapma, kafir bile olsa hiçbir insana karşı böyle bir fiili işlemeye İslam cevaz vermemektedir.  

Saniyen; bugün atılımlar ve çıkarmalarla yerleşmek istediğiniz Kürdistan’a gelip rahat faaliyet yürütme imkanını, bağlı bulunduğunuz derin devlet size sağlamamıştır. Aksine Hizbullah şehidlerinin Allah yolunda akıttıkları pak ve temiz kanlarının bereketiyle oluşan ortam sayesinde olmuştur.  Doksanlı yıllarda Kürdistan’da içinde bulunduğunuz zillet ve alçaltıcı durumu unutmayın.

Rabien; sadece derin devlete ve Kemalist rejime yaranmak için Kürt halkına hakaret içerikli dizileri televizyonunuzda yayınlatmaktasınız. Gayri İslami ve gayri insani olan bu ırkçı, şoven tutum ve tavrınızı İslami bir kamuflajla yaptığınız için bu hatalarınızın bedelini Müslümanlar ödemektedir. Bunun en büyük zararı insanları İslam’dan soğutmak olmaktadır. Her ne kadar bölge halkı sizi iyi tanıyor ve gerçek yüzünüzü biliyorsa da Türkiye genelinde bu yayınlarınızla iğfal ettiğiniz çok sayıda insan vardır. Bölgedeki uzantınız unsurlar bile bu durumdan rahatsızlıklarını gizlememekte ve gösterilen tüm tepkilere rağmen bu yanlışlıkta ısrar etmeye devam etmektesiniz. Bunların hesabının, bu dünyada sorulmazsa bile ahirette sorulacağını unutmayın.

Hamisen; Hizbullahi Müslümanlara bu şekilde saldırma ve onları karalamanın nedeni, gerçek kimliğinizin ve bağlantılarınızın ortaya çıkacağı telaş ve endişesi  içinde olduğunuz gibi bir tedirginlik gözlenmektedir. İçeride derin devlet ve gayri meşru oluşumlarla, dışarıda ise uluslararası müstekbir güçlerle var olan karanlık ilişkilerin ortaya çıkmasından en çok korkusu olanlar sizler olmalısınız. Ayrıca Ergenekon operasyonunun tek tanığı olan ve şu anda Kanada’ya yerleşen şahsın da sizin televizyonun personeli olduğunu herkes bilmektedir…

Sözde İslami bir grubun böylesine İslami ölçülerden uzak ve mesnetsiz yalanlarını, iftiralarını ve kabih davranışlarını tel’in ediyoruz. 

Yüce Allah her şeye kadirdir ve elbette bir gün bunlar detaylı olarak ortaya çıkacaktır. İslam’a ve Müslümanlara yönelik yapılan her türlü girişimi hassasiyetle ve ciddiyetle takip etmekle birlikte, şimdilik sabır  ve metanetle bekliyor ve her şeyi Allah’a havale ediyoruz.

“Ey iman edenler! Siz kendinize bakın. Siz doğru yolda olunca sapan kimse size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah'adır. Artık O, size yaptıklarınızı bildirecektir.” (Maide 105)

22 Temmuz 2008 

Hizbullah Basın Bürosu

Huseynisevda

                   Webmaster                 22. Temmuz 2008 ;                 

AKP'NİN KAPATILMASI KÜRT HİZBULLAH'INA YARAR ( YORUMSUZ)

 

Fikret Bila’ya konuşan AKP yetkilisinin tek doğru sözü ‘AKP kapatılırsa Kürtlerle devletin bağının kopacağı’ydı. Aslında durum bilinenden daha da tehlikeli. AKP kapatılırsa Kürtçü-İslamcı bir parti kurulup en azından önümüzdeki yerel seçimlerde bölgede belediye başkanlıkları kazanılabilir.

Bölgede Türk medyasının ilgi göstermediği gelişmeler oluyor. Örneğin geçtiğimiz haftalarda Yüksekova’da DTP taraftarları Hizbullah’a yakınlığıyla bilinen market ve derneklere saldırdılar. Bunun karşılığında Hizbullah’a yakın kişiler Batman’da basın açıklaması yaptı ve açıktan PKK ve DTP’yi uyardı. Yapılan basın açıklamasında altı çizilen bölümler şu şekilde:
“Bizim inancımız ve misyonumuz yeryüzünün tüm halkları gibi Kürt halkının da tüm haklara sahip olmasını savunmayı gerektiriyor.

Bunu insani ve İslami bir görev biliyor, bu sorumluluğumuzu yerine getirmek için de kınayıcıların kınamalarına; baskı, tehdit ve şantajlara aldırış etmeksizin tavır ve yaklaşımlarımızı ortaya koyuyoruz. ...Son zamanlarda sıkça tekrarlandığına tanık olduğumuz üzere, elinde “Kürt sorunu” kartını taşıyan DTP’lilerin İslami değerlere yönelik aşağılayıcı ve saldırgan bir dil kullanmaları ve DTP’li bazı grupların Mustazaf-Der gibi İslami kurumlara yönelik kışkırtıcı ve düşmanca saldırılar düzenlemeleri, ne göz ardı edilebilir, ne küçümsenebilir, ne de tepkisiz kalınabilir eylemlerdir. ...PKK hareketi ya da DTP gibi partiler yayın ve söylemlerinde Müslüman kesimlere karşı kullandıkları aşağılayıcı ve saldırgan dili keskinleştirmekte bir beis görmezken, birilerinin kalkıp bize “Kürt sorunu”nu göstererek bu saldırganlıkları göz ardı etmemizi istemesi, İslami değerlerimizi ve kimliğimizi satışa getirmemizi istemekten başka bir şey değildir. ...Ülkemizdeki havanın ne denli puslu olduğu akıl sahibi herkesin kabul ettiği bir gerçektir. Böyle ortamlarda en çok başvurulan yöntem de kuşkusuz ki ‘provokasyon’dur.

Karanlık çevrelerin karanlık amaçlarla çıkarmaya çalıştığı çatışma ortamlarından sakınmak, başlıca sorumluluğumuz olmakla birlikte, ‘provokasyon’ söylemleriyle, İslami değerlere ve Müslüman kardeşlerimize yönelik saldırı ve sataşmaları görmezlikten gelmek de işlenebilecek en büyük günahtır. ‘Ben Müslümanım’ diyen hiç bir kimse mukaddesatını ve kardeşlerini yalnız bırakarak bu günaha bulaşamaz. ...O halde her şeyden önce DTP’liler İslam ve Müslümanlar karşısındaki konumlarını gözden geçirme durumundadırlar; eğer birileri provokasyon çıkarmaya çalışıyorsa, bu provokasyonları etkisiz kılmak öncelikli olarak DTP’lilerin omuzlarındaki bir görevdir. Umuyoruz ki, İslami değerlere ve Müslüman kardeşlerimize yönelik sürdürülen saldırı ve sataşmalar karşısında DTP’liler gereken sorumlu adımları atar ve bu haince ve kalleşçe işlere kalkışan ‘provokatör’lere karşı kesin tavırlarını alırlar ve bunu da kamuoyuna deklare ederler.”


DTP’yi protesto için toplanan kalabalığın sloganları daha keskin bir dil içeriyordu. Bu protestodan sonra Batman’da DTP’lilerin Hizbullah’a aracı gönderip onlardan özür dilediği kaydediliyor. Bu özürü Hizbullah’ın kabul edip etmeyeceği PKK sempatizanlarının Hizbullah’ı yeniden hedef alıp almayacağına bağlı olacak. Bu gelişmelere ek olarak Kürt Hizbullahı’nın 2004’ten bu yana daha çok Kültürel yayıncılığa ağırlık verirken siyasi bir dergiyi de sessiz sedasız yayına soktukları görülüyor. Dergide “Kürt sorununa bakışımız”, “Hizbullah açısından camiler”, “Mekke döneminin son üç yılı” başlıklı yazılarda verilen siyasi mesajlar dikkat çekiyor. Şimdiye kadar aktif siyasete mesafeli duran Hizbullah örgütünde görülen bu ani hareketliliği, örgütün siyaset sahnesine çıkma çabası olarak yorumlayanlar da mevcut.


Ortalık çok sisli ve şimdiden önümüzdeki seçimlerin neye gebe olduğunu bilemeyiz ama bölgede çok aktif bir oyuncu olmaya başlayan Kürt Hizbullahı’nın bölgedeki camilerin nerdeyse yarısını yeniden eline geçirdiği kaydediliyor. İşin tuhafı devlet hukuken bu camilere bir şey yapamıyor. Çünkü mevzuata göre öyle bir cami görülmüyor.

Mevzuattaki boşluktan dolayı izinsiz özel dersane açamazken, izinsiz özel okul açamazken, özel anaokulu bile açamazken özel cami açılabiliyor. Diyanet de bu camilere görevli atayamıyor. Atamak istese bile kadro yok. Bütün bu gelişmeler birlikte düşünülürse bölgedeki dinî duyarlılığı oya dönüştürüp politik alana getiren tek parti AKP’nin kapatılmasının Hizbullah’a yarayacağını söylemek için kâhin olmaya gerek yok. Bu çıkmaz, bölgede DTP/PKK çizgisi ile İslamcı Kürtler arasında giderek derinleşen mücadeleyi yakından etkileyecektir. 1990’lı yıllardaki gibi PKK ile Hizbullah arasında yeniden bir çatışma başlar mı bilinmez ama PKK sempatizanlarının Mustazaf-Der gibi derneklere saldırıları devam ederse Hizbullah’ın buna sessiz kalacağını hiç sanmıyoruz.

Taraf

                   Webmaster                 29.Haziran.2008                  

Fethullah Gülen'in beraat kararı kesinleşti  ( YORUMSUZ )

Yargıtay Ceza Genel Kurulu, Başsavcı Yalçınkaya'nın yaptığı 'Fethullah Gülen hakkındaki dava zaman aşımından düşsün' talebini reddetti. Kurul, Gülen'le ilgili beraat kararının onanmasını yerinde buldu.

Fethullah Gülen hakkında 28 Şubat sürecinin ardından açılan davada önce Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi beraat kararı verdi. Ardından Yargıtay 9. Ceza Dairesi, beraati oybirliğiyle onadı. Son sözü dün Yargıtay Ceza Genel Kurulu söyledi. Beraate yapılan itirazı reddeden Kurul, 'suçlamaları kanıtlayacak hiçbir delil yok' tespitini paylaştı. Dönemin Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcısı Nuh Mete Yüksel, 31 Ağustos 2000'de somut hiçbir delile dayanmayan ve önyargılı yorumlardan oluşan 79 sayfalık bir iddianameyle dava açmıştı. Yüksel, Gülen hakkında önce idam istemiyle soruşturma başlatmış, sonuç alamayınca TMK'nın 7. maddesinin 1. fıkrasından dava açmıştı. Yüksel, 'Laik devlet yapısını değiştirerek yerine dini kurallara dayalı bir devlet kurmak amacıyla yasadışı örgüt kurup, bu amaç doğrultusunda faaliyetlerde bulunmak' iddiasıyla Gülen hakkında 5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası talep etmişti. Savcı Yüksel'in açtığı dava, hukuk çevrelerinde 28 Şubat sürecinin devamında açılan davalar kapsamında değerlendirilmişti.

KAYNAK HAKSÖZ

                   Webmaster                 25.Haziran.2008                  

ALMANYA' DA ROJ TV'YE YASAKLAMA  ( YORUMSUZ  )

Almanya İçişleri Bakanlığı, Roj TV'nin Almanya'da herhangi bir faaliyette bulunmasını yasakladı. Bakanlıktan yapılan açıklamada, İçişleri Bakanı Wolfgang Schaeuble'nin, Danimarka'da yayın yapan Roj TV ile 'Mesopotamia Broadcast' adlı yayın kuruluşunun faaliyetlerini 19 Haziran'da yasakladığı belirtildi.

Açıklamada, yasağın, söz konusu yayın kuruluşlarına program hazırlayan, merkezi Wuppertal kentinde bulunan Alman 'VIKO Fernseh Produktion GmbH' adlı kuruluşun kapatılmasına ve adı geçen tüm kuruluşların mal varlıklarına el konulabilmesine imkan verdiği kaydedildi. Roj TV'nin Almanya'da faaliyetleri 1993 yılında yasaklanan PKK'nın propaganda televizyonu olduğu ve uydu üzerinden Almanya'da da yayın yaptığı hatırlatılan açıklamada, örgütün sözcülüğünü yapan bu yayın organının bir anlamda bugüne kadar PKK'nın faaliyetlerini sürdürmesine yardımcı olduğu ifade edildi. Açıklamada, adı geçen yayın kuruluşunun, örgütün şiddete başvurmasını desteklediği ve Türkiye'de saldırılar düzenlemek için üye bulmaya çalıştığı kaydedildi. Yasak kararlarının 19 Haziran 2008 tarihinde Danimarka ve Wuppertal kentinde bulunan kuruluşlara iletildiği kaydedildi.

KAYNAK HAKSÖZ

                   Webmaster                 25.Haziran.2008                  

  MUSTAZAF-DER ÜYELERİNE TAHLİYE (YORUMSUZ)


Altı ay önce Konya ve Diyarbakır'da eş zamanlı olarak gözaltına alınıp tutuklanan 40 Mustazaf-Der üyesinden tutuklu son 12 kişinin bırakılması ile bu dosyadan tutuklu Mustazaf-Der üyesi kalmadı.

ADANA-Bu gün 10.00'da Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmaya 12’si tutuklu, 24 tutuksuz olmak üzere 36 kişi katılırken, 7 kişi mahkemeye gelmedi. Görülen mahkeme sonucu aralarında Mustazaf- Der Diyarbakır Şubesi Başkanı Cemal Elelçi, Mustazaf Der Konya Şubesi eski Başkanı Özkan Yaman ve yardımcısı M. Zülfü Tan'ın da bulunduğu tüm tutuklular serbest bırakıldı. Bırakılan 12 tutuklu Konya E Tipi Kapalı Cezaevindeki resmi işlemlerinin tamamlanması için tekrar Konya'ya götürüldü.

Mahkeme sonunda, Diyarbakır Şube Başkanı Cemal Elelçi, Konya Şube Başkanı Özkan Yaman, M. Zülfü Tan, Abdullah Musilioğulları, Abdurrahman Yılmaz, Adnan Damlacı, Ferhat Ek, İrfan Demir, Mehmet Özaras, Mehmet Tunç, Mehmet Kaya, İdris Elhaman tahliye edildi. Böylelikle bu davadan tuttuklu sanık kalmadı.

Mahkeme ile ilgili kısa bir açıklama yapan Mustazaf-Der'in Konya Şubesi yeni Başkanı Abdulgani Tarhan; "Derneğimizin faaliyetlerini engelleme yolunda bizlere birçok iftirada bulunuldu. Altı aydır Konya derneğimize karşı bir linç girişimi olmuştur. Hamd olsun kısa bir süre sonra tüm tutuklu kardeşlerimizin serbest kalması ile bu iftiraların birer yıldırma hareketi olduğu ortaya çıkmıştır. Yalnız şu bir gerçek ki, bize karşı büyük bir iftira atılmış ve bu asılsız iddiayı medya günlerce ilan edip kamuoyunu yanlış bilgilendirmiştir. Bir söz var çamur at tutmazsa izi kalır. Mustazaf-Der olarak tüm medyaya ve özellikle hakkı haykırmaktan çekinmeyenlere seslenmek istiyoruz. Bizleri karalamak, hizmetlerimizden alıkoymak için iftiralar atıldı. Bu iftiraların asılsız ve mesnetsiz olduğu bugün bizatihi mahkemece de benimsendi. Altı aydır bize atılan iftiraları araştırmadan doğruymuş gibi haber geçenler bugün bu tahliyeyi ve yaptıkları haberlerin de asılsız olduğunu kamuoyuna ilan etmelilerdir" dedi.


Kaynak: İLKHA

 

                   Webmaster                 21.Haziran.2008                  

  Türkiye'ye Ceza Yağdı  (HABER-YORUM)

Haber:  Türkiye'ye Ceza Yağdı AİHM, Hizbullah Tarafından Kiralanan Evin Bahçesinde Cesedi Bulunan Zehra Vakfı Başkanı İzzettin Yıldırım'ın Yakınlarına ve Tutuklanan 3 Kişiye Yüzbinlerce Dolar Ödenmesine Hükmetti. 

Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince (AİHM) görülen iki Hizbullah davasında kusurlu bulunarak ağır para cezalarına çarptırıldı. AİHM, Hizbullah tarafından kiralanan evin bahçesinde cesedi ortaya çıkarılan Zehra Vakfı Başkanı İzzettin Yıldırım'ın yakınlarına toplam 90 bin, Hizbullah üyesi oldukları gerekçesiyle tutuklanan üç kişiye de toplam 25 bin euronun ödenmesine hükmetti.


Strazburg'da faaliyet gösteren AİHM, 2000 yılında Hizbullah tarafından kiralandığı belirtilen bir evin bahçesinde cesedi ortaya çıkarılan Zehra Vakfı Başkanı Şemsettin Yıldırım'ın yakınlarının başvurusu üzerine açılan davada Türkiye'yi haksız buldu.


Mahkeme, öldürmeden önce işkence gördüğü belirlenen Yıldırım'ın cesedinin ortaya çıkarılmasının ardından başlatılan soruşturmada eksiklikler bulunduğu gerekçesiyle Türkiye'yi, Yıldırım'ın 7 yakınına manevi tazminat olarak toplam 84 bin, mahkeme masrafları olarak da 6 bin euroyu ödemeye mahkum etti.


Bu arada, Hizbullah üyesi oldukları gerekçesiyle tutuklanan üç kişinin şikayeti üzerine açılan davayı da karara bağlayan AİHM, kötü muamele yapıldığını, özgürlük ve güvenlik hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle manevi tazminat olarak toplam 23 bin, mahkeme masrafları olarak da 2 bin euronun ödenmesine hükmetti.

(ANKA)

                   Webmaster                 17.Haziran.2008                  

  Hizbullahçı Seyyitoğlu ve arkadaşlarına tahliye (Yorumsuz)

 

ABD eski Başkanı Bill Clinton’a suikast planı ABD eski Başkanı Bill Clinton’a suikast planı yapan ve eylem krokileriyle birlikte İstanbul Pendik’te düzenlenen bir operasyonla yakalanan Hizbullah’ın kurucusu Ahmet Seyyitoğlu, 10 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Seyyitoğlu ile birlikte yargılanan 5 sanık hakkında da çeşitli hapis cezaları verildi.

Hizbullah örgütünün çekirdek kadrosu arasında yer alan ve öldürülen örgüt lideri Hüseyin Velioğlu’nun yardımcılığını yapan, Hizbullah’ın şura üyesi tutuklu sanıklar Ahmet Seyyitoğlu ile Sait Ketme, Hayrettin Dağ ve biri itirafçı tutuksuz 7 sanığın yargılanmalarına Diyarbakır 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Duruşmada 7 yıldan beri tutuklu yargılanan 3 sanık hazır bulunurken, tutuksuz sanıklar katılmadı.

Sanık Ahmet Seyyitoğlu, “Hizbullah içerisinde arabuluculuk görevi üstlendim, örgütsel faaliyetlerim oldu, ancak hiçbir eylem talimatı vermedim” dedi. Sanık Hayrettin Dağ ile Sait Ketme de, “Örgütün askeri kanadında yer almadık. Kimseyi öldürmedik. Hizbullah içindeki faaliyetlerimiz siyasi faaliyetlerle sınırlıdır” diye ifade verdi

CLİNTON'A BİLE SUİKAST PLANLAMIŞ

Mahkeme, Hizbullah kurucularından Ahmet Seyyitoğlu’nu, Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu’nun yardımcılığını yaparak örgütün stratejisinin belirlenmesinde önemli rol üstlenip örgüt şurasında yer almak, Türkiye'yi ziyaret eden ABD eski Başkanı Bill Clinton'a suikast eylemi planlayıp daha sonra vazgeçmek, yaz aylarında Adıyaman Nemrut Dağı’nı ziyarete gelen turistlerin kaçırılması için plan yapmak, köylere fahri imamlar göndermek, yöredeki aileler arasında yaşanan kan davaları, kadın, kız meselelerinden doğan ihtilafları çözmek için Hizbullah adına faaliyet yürütmek, örgüt sorgucusu Abdulaziz Tunç’u itirafçılıktan vazgeçirmek için eşini kaçırma planı yapmak suçlarından TCK’nın 314/2 maddesi uyarınca 12 yıl hapis cezasına çarptırdı. Ceza daha sonra 10 yıla indirildi. Müebbet hapisle yargılanan Seyyitoğlu’nun, 15 kişinin öldürülmesi eylemi sabit görülmediği için, tutuklu kaldığı 7 yıllık süre cezasını karşıladığı gerekçesiyle tahliyesine karar verildi.

Ömür boyu hapisle yargılanan tutuklu sanıklar Sait Ketme 10 yıl, Hayrettin Dağ ise 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı, iki sanık da tutuklu kaldıkları süre cezalarını karşıladığı gerekçesiyle tahliye edildi. Sanıklar Yusuf ve Salih Barlak’ın işledikleri suçun 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle ortadan kaldırılmasına, Vechettin Çelebi, Şemsettin Balin, Mehmet Sait Rüzgar, Abdurrahman Ekinci’nin ise beraatlerine karar verildi. İtirafçı Mehmet Fadıl Işık ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırıldı, cezası daha sonra güvenlik güçlerine örgütü çökertecek bilgi ve belge sağladığı gerekçesiyle 9 yıla indirildi.

Özgür CEBE/DİYARBAKIR, (DHA)

 

                   Webmaster                 12.Haziran.2008                  

  3 Hizbullahçıya ağırlaştırılmış müebbet (Yorumsuz)

BATMAN’da Hizbullah örgütünün askeri kanadında tetikçi olarak yer alıp 3 kişinin öldürülmesi, 2 kişinin de yaralanması eylemlerine katıldıkları iddiasıyla yargılanan 3 kişi, ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.

Batman’da 1994- 1996 yılları arasında Hizbullah’ın askeri kanat yapılanmasında tetikçi olarak yer alıp, 3 kişinin öldürülmesi, 2 kişinin de yaralanması eylemlerine katıldıkları iddiasıyla 2’si tutuklu 6 sanığın yargılanmasına Diyarbakır 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Duruşmaya tutuklu sanıklar Nurettin Irmak ile Ahmet Damar katılırken, tutuksuz 4 sanık katılmadı. Sanıklar hiçbir eyleme katılmadıklarını öne sürerek tahliyelerini istedi.

Mahkeme, tutuklu sanıklardan Nurettin Irmak ile Ahmet Damar ve tutuksuz sanık Mehmet Selim Çelik’i, ‘ örgüt adına silahlı eylemlerde bulunmak, açık ve dekolte giyindiği için Nazlıhan İnatçı’yı satırla yaralamak, aynı olayda Hikmet Bal adlı kişiyi ise kafasına çekiç ile vurup beyin kanaması sonucu ölümüne neden olmak’tan TCK’nın 146/1 maddesi uyarınca ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezasına çarptırdı. Sanıklardan Irmak ile Damar’ın pişmanlık taleplerini ise mahkeme samimi bulmadığı için kabul etmedi. Mehmet Selim Çelik hakkında yakalama kararı çıkartıldı.

Örgüte yardım yataklık eden tutuksuz sanıklar Hayrettin Batu, Ahmet Arı, Mahmut Barlak’ın dosyasının ise, zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına oy birliğiyle karar verildi.

Özgür CEBE/DİYARBAKIR, (DHA)

                   Webmaster                 12.Haziran.2008                  

Tarihin en büyük siyasi münafığı  (HABER-YORUM)

1991 yılında yayınlanan kitabında "Anayasa Mahkemesi demokrasinin şartı değildir" diyerek kapatılmasına yeşil ışık yakan Süleyman Demirel'in bugün 'cübbeli darbe'ye destek...

Anayasa Mahkemesi'nin, Meclis'in yetkisini gasp eden “cübbeli darbe”sine, “1960 ihtilali böyle bir imkân olmadığı için geldi. O zaman da Meclis 'Bizi halk seçti, ne istersek yaparız' anlayışındaydı. O gün şimdiki gibi Anayasa Mahkemesi olsaydı, ihtilal olmadan halledilirdi” sözleriyle destek veren eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e Özal dönemi Bakanlarından Hasan Celal Güzel, “Demirel, tarihin en büyük siyasi münafığı” diye cevap verdi. Vakit'e konuşan Güzel, Demirel'in sözlerinde hiçbir tutar yan kalmadığını ifade ederek, “Bu sözler yıllardır ismini kullandığı merhum Adnan Menderes'e bir ihanettir. Demirel, kendisinin 12 Mart 1971 Muhtırası ve 12 Eylül 1980 darbesinde şapkasını alıp gittiği günleri unutmuş görünüyor. Her iki dönemde de Anayasa Mahkemesi vardı. Bunlar hiçbir anlamı olmayan saçma sapan sözlerdir. Anayasa Mahkemesi'nin kararı tam bir 'cübbeli darbedir', Demirel'in saçmalıkları da bunu meşrulaştırmaya yetmez” dedi.

 
“TARİHE EN BÜYÜK MÜNAFIK OLARAK GEÇECEK”

 
Meclis'in 411 milletvekilinin oyuyla dünyanın hiçbir yerinde olmayan, Türkiye'de de hiçbir yasada geçmeyen çağdışı bir yasağa son vermek için girişimde bulunduğunu ifade eden Güzel, “Demirel'in dediği gibi Meclis'in, 'her istediğimi yaparım' dediği de yok. Meclis milletin kendilerine verdiği yetkiyi doğru bir şekilde kullanmıştır. Burada hukuksuzluk ve yetki gaspında bulunan Anayasa Mahkemesi'dir. Demirel jakobenleri desteklemek için o kadar saçmalamaya başladı ki, tevil etmesi mümkün değil. 1991 yılında Yeni Asya Yayınları tarafından neşredilmiş Demirel'e ait 'İslâm, Demokrasi, Laiklik' adlı kitapta açıkça, 'Anayasa Mahkemesi demokrasinin şartı değildir' diyerek Anayasa Mahkemesi'nin kapatılabileceğini bile savunuyor. Dünyanın en büyük siyaset münafığı olarak tarihe geçecek olan Demirel, elbette bunlar karşısında da yine 'dün dündür, bugün bugündür' diyecek” şeklinde konuştu.


“HALKLA İŞİ KALMAYINCA MASKEYİ ÇIKARDI”


Yıllardır gerçek yüzünü gizleyerek inançlı insanların sırtından geçinen Demirel'in maskesinin düştüğünü ifade eden Güzel, şunları söyledi: “Demirel'in 84 yaşında maskesi düşmüş, gerçek yüzü ortaya çıkmıştır. 84 yaşında, aslında halkın değerlerine hep tepeden baktığı, inanmadığı, halkın inançlarını kesinlikle paylaşmadığı ama oy almak için onlara yakınmış gibi göründüğü ortaya çıkmıştır. Artık halktan beklediği bir şey kalmayınca gerçek yüzünü göstermiştir. Bu gerçek yüz, yıllarca mücadele ettiği CHP'nin yanında yer alan bir yüzdür. Bir siyasetçi için ne kadar kötü bir akıbettir. Temenni etmeyiz, Allah ne kadar yaşatır bilmeyiz ancak Demirel'e emr-i Hak vaki olduğunda bildiğimiz ve emin olduğumuz bir şey var; tabutunun arkasından jakoben bürokratlar, CHP'liler ve birkaç Ispartalı akrabasından başka hiç kimse yürümeyecek. Acınacak bir durumda.”


“DEMİREL SAF EKSİLTİYOR”


Demirel ile uzun süre siyaset yapan bir ünlü politikacı ise isminin mahfuz tutulmasını rica ederek şunları söyledi: “Demirel, kendisini 'Nurlu Süleyman' olarak tanıttığı günlerde ölseydi cenaze namazına orta boy bir caminin avlusunu dolduracak kadar cemaat gelirdi. Demirel, her millet düşmanı tavrıyla cemaatinden bir saf eksiltiyor. Zaman içinde gerçek yüzünü ortaya koyan Demirel, 28 Şubat'ın hareketli günlerinde ölseydi cemaati yarım avlu kadar olurdu. 367 krizinin söz konusu olduğu günlerde ölseydi cemaati çeyreğin altında olurdu. Bugün ölse, o da menfaatlenenlerin gayretiyle birkaç saf cemaati olur. Onlar da artık ya saflar, ya da Demirel'lerin deposunu benzinle doldurduğu birkaç minibüsle taşınanlar olur.”

vakit

                   Webmaster                 09.06.2008                  

MUSTAZAF-DER ÜYELERİNE 3 TUTUKLAMA   ( YORUMSUZ)

Adana Mustazaf-Der üye ve gönüllüle-rine yönelik yapılan operasyonda 3 kişi tutuklandı

Mustazaf-Der üyelerine yönelik yapılan operasyonda 3 kişi tutuklanırken, mahkeme önünde toplanan tutuklu yakınlarından da ayrıca 4 kişi gözaltına alındı. ADANA- Adana TEM'in Mustazaf-Der üye ve gönüllülerine yönelik 04.06.2008 sabah saatlerinde düzenlediği eş zamanlı operasyon da göz altına alınan 12 kişiden 3’ü tutuklanarak cezaevine gönderildi.

Bu gün 09.00 sıralarında Adana Adliyesine getirilen 12 sanığın savcılık sorgusundan önce Tem şubesi polislerinin sanık yakınlarına hakaret edip adliyeden çıkarmak istemesi üzerine adliye binasında arbede çıktı. Tem polisleri sanık yakınlarını darp etti. Araya giren sanık avukatları Avukat Hüseyin Yılmaz  ve Abdulgani Orhan’da  polisin hakaret ve itişmelerine maruz kaldı. Bu arbede sonucunda darp edilen sanık yakınlarından Mehmet Aksu, Orhan Aksu, Adem Kösedağ ve Emrullah Karabulut apar topar gözaltına alınarak yarın savcı karşısına çıkarılmak üzere 5 Ocak Karakoluna götürüldüler.

Saat 10.00 da başlayan ve 12.00 da son bulan savcılık soruşturmasında şüphe üzere gözaltına alındıkları söylenen Mustazaf Der Adana Şube Başkan Yardımcısı Selahaddin Yeniay ile Dernek üyeleri Yılmaz Geçer, Nusrettin Kınay, Hasan Süslü, Ekrem Ertaş, Gıyasettin ve Abdurrahim Saylık mahkemeye çıkarılamadan savcılıkta sebest kaldılar. 13.30 da Sorgu Hakimliğine çıkarılan son 5 kişiden; Mehmet Celal Karahanlı ve Abdurrahim ölmez serbest bırakılırken; Veysi Alpsoy, Murat Sülün ve Sultan Altunkaynak tutuklanarak cezaevine gönderildiler.

Öte yandan suçsuz ve mesnetsiz gözaltına alınarak mağdur edildiklerini söyleyen Mustazaf-Der yetkilileri bu olaylarla ilgili basına açıklaması yapacaklarını belirttiler.

 (KAYNAK İLKHA)

Webmaster           06.Haziran.2008      

MUSTAZAF-DER ÜYELERİNE BASKIN    ( YORUMSUZ)

Adana Terörle Mücadele Şube ekipleri, Mustazaf-Der üyesi oldukları bildirilen şahısların evlerine eş zamanlı yaptıkları baskında 12 kişiyi gözaltına aldı.

Terörle Mücadele ekipleri bugün 7.00 sıralarında Mustazaf-Der üyesi olan şahısların evlerine eş zamanlı baskın düzenledi. Mustazaf-Der’in Adana şubesi başkan yardımcısı Selahaddin Yeniay’ın da aralarında bulunduğu 12 kişi “terör örgütüne üye olma” suçlaması ile gözaltına alındı.

Selahaddin Yeniay’ın yanı sıra gözaltına alınan Mustazaf-Der’in Adana Şubesi yönetim kurulundan oldukları bildirilen Yılmaz Geçer, Hasan Süslü, Ekrem Ertaş, Sultan Altunkaynak, Murat Sülün, Veysi ve henüz isimleri belirlenemeyen diğer şahıslar Adana Emniyet Müdürlüğü binasına götürüldü. Operasyonun ardından emniyet binası önüne gelen zanlı aileleri, gözaltındaki yakınları ile görüşme talebinde bulundu. Görüş talepleri red edilen ve dağılmamaları halinde karşı gelenlerin de gözaltına alınabileceği uyarıları üzerine aileler ile polis arasında küçük çaplı arbede yaşandı. Terör şubesinden bir görevlinin, gözaltındakiler ile görüşmelerinin mümkün olmadığını, ancak avukatlarının görüşebileceğini ve en geç dört gün içinde sanıkların mahkemeye çıkarılacaklarını söylemesi üzerine sanık aileleri avukat çağırdılar.

KAYNAK: İLKHA

Webmaster       04.Haziran.2008

DOĞRUHABER GAZETESİNE SALDIRI    ( HABER-YORUM)

ESSELAMUN ALEYKUM DAİMEN WE EBEDEN

  Hakkari Yüksekova Doğruhaber Gazetesi dağıtımcıları Cemal Özbek ve Mücahit Durna, Oryent İş Merkezindeki abonelerine geçen hafta gazete dağıtmak isterlerken, bu iş hanında bulunan Memozin İnternet Cafenin sahibi Doğan Aydın tarafından 'bu gazeteyi burada dağıtmayacaksınız' şeklinde tehditler almışlardı. Gazetenin bu haftaki sayısını dün akşama doğru dağıtmak için tekrar bu iş hanına gidince, yine Doğan Aydın ve 40 yandaşı ile gazete dağıtımcılarına saldırdılar. Bu olayı görüntülemek isteyen İlke Haber Ajansı Muhabiri Sayim Yüksek'e de fiili saldırı da bulundular. Muhabirimizin fotoğraf makinasını gaspettiler. Gazete dağıtımcılarından Mücahit Durna'nın abisi A.Latif Durna olay yerine gelince saldırganlar bu sefer A.Latif Durna'ya saldırdılar. İş hanında bulunan Durna Ailesinin yakınlarının araya girmesi ile ancak gazete dağıtımcıları saldırganların ellerinden alınabildiler. Hastanaye kaldırılan gazete dağıtımcıları ve A.Latif Durna'nın boyun ve yüz bölgesinde yaralanmalar olduğu tespit edildi. Güvenlik güçleri saldırıya uğrayanların ifadesine başvurdu. Şu ana kadar saldırganlar ile ilgili herhangi bir işlem yapılmadı.

Olayla ilgili görüştüğümüz Doğruhaber Gazetesi Genel Merkezi şu açıklamalarda bulundu: "Öncelikle bu saldırıdan dolayı yaralanan kardeşlerimize geçmiş olsun diyor, Yüce Allah'tan şifa diliyoruz. Gazetemiz icra ettiği fonksiyon itibarıyla tüm halkımıza haberciliği ilkeli olarak vermeyi temel prensip kabul etmiştir. Dolayısıyla doğruluktan, sadakatten, rahatsız olanlar tarih boyunca hep bir şekilde içindekileri dışa yansıtmışlardır. Bir yandan devletin polisi gazetemizin dağıtım ve satışına türlü yöntemlerle karşı koyarken öte yandan da yıllardır bu halkın malını, namusunu, canını tarumar eden bir örgütün baskısı altında doğruları yansıtmaya çalışmaktadır. Ancak iki taraf da bunu çok iyi bilir ki, doğrular hep kazanmıştır. Yapılan tahrikler, psikolojik baskılar bize gücümüzün tazelenmesi için enerji vermektedir. Bu coğrafyanın her parçasına hergün artan bir hızla gazetemizi dolayısıyla doğruları ulaştırmaya devam edeceğiz. Olayı yapanları kınıyoruz, yapılan tahriklerin kimseye de bir fayda sağlamayacağını sağ duyusunu yitirmemiş olanlara burdan duyuruyoruz."

KAYNAK: İLKHA

Huseynice Editörü notu:

Bu çirkin saldırıyı esefle kınıyoruz. Güneş balçıkla sıvanmaz. Umuyorum Doğruhaber Gazetesi tüm zorluklara rağmen yoluna devam edecektir. Rabbim yar ve yardımcıları olsun.

Jı bu kafırı xwunxara biji Cehennem

Webmaster       02.Haziran.2008

HİZBULLAH DAVASINDA İKİ MÜEBBET

Diyarbakır'da Hizbullah adına silahlı eylemlerde bulundukları iddiasıyla tutuklu yargılanan iki kişi ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.

DİYARBAKIR- Hizbullah adına eylemlere karıştıkları gerekçesi ile Abdullah Kaya ve Melek Sain adlı sanıklara müebbet hapis cezası verildi. Sanıklar daha önce yasa dışı örgüt üyesi olmak suçundan 6'şar yıl 3'er ay hapis cezasına çarptırılmış, ancak Yargıtay 9'uncu Ceza Dairesi yerel mahkemenin verdiği bu kararı esastan bozarak sanıkların ömür boyu hapisle cezalandırılmaları gerektiğine oy birliğiyle hükmetmişti.

1993-95 yılları arasında Diyarbakır'da Hizbullah adına eylemlere karıştıkları iddasıyla tutuklanan Abdullah Kaya ile Melek Sain'in yargılanmasına Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edildi. Duruşmada tutuklu 2 sanık hazır bulundu. Sanıklar haklarındaki suçlamaları kabul etmedi ve Hizbullah adına hiçbir silahlı eyleme katılmadıklarını dile getirerek tahliye talebinde bulundular. Mahkeme heyeti kısa bir aradan sonra kararını açıkladı.

Mahkeme, sanıkların 'anayasal düzeni silah zoruyla yıkıp yerine şeri esaslara dayalı islam devleti kurmak' suçunu işlediklerini sabit görüp ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezasına çarptırdı. Sanıkların duruşmalardaki iyi halleri nedeniyle cezaları daha sonra ömür boyu hapis cezasına çevrildi.

(İLKHABER)

Webmaster   31.05.2008

Haber Yorum

HİZBULLAH TÜRKİYE'NİN EN BÜYÜK YASA DIŞI ÖRGÜTÜ. (YORUMSUZ)

Bu yazı, 11 Nisan 2008 tarihli Alman "Die Welt" gazetesinin ABD'li güvenlik uzmanı Gareth Jenkins ile yapılan röportaj'ın tercümesidir.



Güvenlik uzmanı Gareth Jenkins İslami radikalizmin ülke için en büyük tehlike olduğunu söylüyor. Gareth Jenkins Türk Silahlı Kuvvetleri üzerine bir kitap yazdı, Mayıs ayında ise ABD'nde yeni kitabi "Political İslam in Turkey" (Palgrave-MacMillan Yayınları) yayınlanacak. Jenkins ile görüşen Boris Kalnoky.

Die Welt: Kürt terör örgütü PKK hakkında çok şey duyulmakta, şiddet eğilimli İslami gruplara dair ise çok az şey biliniyor. Türkiye'deki militan İslam’ın gücü nedir?

Gareth Jenkins: Büyük ihtimal ile PKK'dan büyüktür. Militan İslam’ın kökleri Atatürk'ün istiklal harbine kadar dayanır, bu harb öncelikle bir din savaşıydı. Sonradan Atatürk Müslüman müttefiklerini kandırdığını izhar edince, cumhuriyete karşı gelişen silahlı mücadele yine bir din savaşıydı. Bunların bastırılmasıyla sessizlik hakimdi. Fakat 60li yıllardan itibaren gittikçe organize olan bir siyasi İslam gelişti. Çeşitli partiler üzerinden, talebe birlikleri üzerinden - (Başbakan) Erdoğan ve (Cumhurbaşkanı) Gül bu örgütlenmelerde angaje oldular. 1980'de askeri darbe bu strüktürleri imha etti. Hareket artik kontrolsüzleşti, her türlü yasa dışı gruplar oluştu.

Die Welt: Hedefleri neydi?

Jenkins: 1979'da İran’da İslam Devrimi olmuştu, İslamcılara ilham kaynağı oldu - Müslümanlar bir laik rejimi devirmiştiler. Sünni olarak ideolojik eğilimleri daha çok İhvan-i Müslim’in yönündeydi. Yalnız PKK ile eşzamanlı olarak fakir Güneydoğu’da büyük rağbet gören bir hareket gelişti. Ayni PKK'da olduğu gibi güçlü bir lider vardı: Hüseyin Velioğlu, kötü bir insan, ama bir organizasyon dehası. Kendi grubu İlim adını aldı, Velioğlu'nun kitap sattığı marketin adı. Medya bunları Hizbullah diye adlandırdı. Bugün kendileri de bu ismi kullanıyorlar. Silah ve eğitim öncelikle İran’dan geliyordu. İlim 90li yıllarda PKK'ya ve ilimli Müslüman gruplara karşı çok gaddar bir savaş yürüttü. Yerel resmi makamların müsamahası ile. PKK kayıp etti. 600 küsur ölünün çoğu PKK’lıydı. Hizbullah şehirleri kontrol ediyordu, PKK kırsal alana tıkılmıştı. Örgütten kaçan biri sayesinde örgütün ne kadar tehlikeli olduğu anlaşılınca, 2001'de devlet Hizbullah'i tasfiye etti.

Die Welt: Gücü ne kadar?

Jenkins: O günlerde Hizbullah'a alınması düşünülen yaklaşık 20.000 kişinin özgeçmişi bulunmuştu. Bunun yanında sempatizan sayısı çok daha yüksek olduğu tahmin edilmeli. Hiç kimse Hizbullah’ın bu kadar büyük olduğunu tahmin edememişti.

Die Welt: Ama tamamen tasfiye edildi?

Jenkins: Sırf liderlik kadrosu. Bu kadar insanı hapsetmek için yeterli hapishane kapasitesi yoktu. Günümüzde Hizbullah hem askeri hem siyasi olarak yeni organize olmuştur, lider kadro herhalde Almanya'da oturmakta ve böylece Türk yetkililerin takibatından güvendeler. Hizbullah bugün yine açık farkla Türkiye'nin en büyük yasa dışı örgütlenmesidir.

Die Welt: Bu insanlar ne istiyorlar?

Jenkins: Bir İslami devlet kurmak istiyorlar. Yayınlarında üç safhadan bahsedilir, üçüncü safha cihat, ondan önce propaganda ve halk içinde yeterli desteği sağlamak. Eskiye nispetle, yani cihadın açıkça başlatıldığı dönem, yine ikinci safhaya dönüş var. Özellikle insani yardim kuruluşları ve hükümet dışı kuruluşlar üzerinden çalışılıyor. Son zamanda yetkililer karşı önlemler alıyorlar. Hizbullah baskı altında ve artik karar vermesi gerekiyor, siyasete mi girecek yoksa cihadı mı başlatacak yoksa her ikisi mi.

Die Welt: Yani Türkiye'deki militan İslam bir Kürt sorunu?

Jenkins: Ayni zamanda sosyo-ekonomik bir problem, Hizbullah taraftarlarını en yoksul halk kitlelerinden topluyor. Ama Kürt kimliğinin Türk devleti tarafından bastırılması da elbet bir rol oynuyor. Şimdiye kadar PKK milliyetçi akımları, Hizbullah da dini akımları toparlıyor. Fakat bir gün bu iki akim birleşirse, işte o vakit Türkiye'nin PKK'dan çok daha tehlikeli bir problemi olacak.

Kaynak: welt.de

 

►Esma ul Husna◄

 

►Huseynice Yazarlar◄

 Huseynice

Huseynice

Hoşgörü Bu mu?

 Huseynice

Tenibun

Teröristler Müslüman değil

 Huseynice

Sizden Gelenler

Merhaba kardeş

 Huseynice

Haber Yorum

Mustazaf-Der Ağrı Şubesi'nden

Zillet jı me Dure

►Huseyni SevdaYazarlar◄

Zillet Bizden Uzaktır

Hava Durumu

HUSEYNİCE || ZİLLET JI ME DURE

ŞUAN Kİ HAVA DURUMU

3 GÜNLÜK HAVA DURUMU

Kend Dilinde Hizbullah

İTHAF

Cemaatsız İslami mücadele verilemez inancıyla, bereketli ömrünü Hizbullahi Cemaat’ı oluşturma, oturtma ve geliştirmeye vakfeden, bununla da yetinmeyip Cemaat yapısının ve aziz İslam davasının korunması için kanını feda eden şehid Rehbere ithaf olunur.

Kitabı İndir

Günlük Gazeteler

Hak Söz Haber

Veda Hutbesi



Ey İnsanlar!

Sözümü iyi dinleyiniz! Bilmiyorum, bu seneden sonra sizinle burada belki de bir daha hiç buluşamayacağım.

İnsanlar!

Bugünleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu sehriniz (Mekke) nasıl mukaddes bir sehir ise, canlarınız, mallarınız, namuslarınız da öyle mukaddestir, her türlü tecavüzden korunmuştur.

Ashabım!

Yarın Rabbinize kavuşacaksınız ve bugünkü her hal ve hareketinizden muhakkak sorulacaksınız. Sakın benden sonra eski sapıklıklara dönüp de birbirinizin boynunu vurmayasınız. Bu vasiyetimi burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsin! Olabilir ki bildirilen kimse, burada bulunup doğrudan işitenden daha iyi anlayarak muhafaza etmiş olur.

Ashabım!

Kimin yanında bir emanet varsa onu sahibine versin! Faizin her çesidi kaldırılmıştır, ayağımın altındadiır. Lakin borcunuzun aslını vermeniz gerekir. Ne zülmediniz, ne de zülme ugrayınız. Allah'ın emriyle faizcilik artik yasaktir. Cahiliyeden kalma bu çirkin adetin her türlüsü ayağımın altındadır. İlk kaldırdığım faiz de Abdülmüttalib'in oğlu (amcam) Abbas'ın faizidir.

Ashabım!

Cahiliye devrinde güdülen kan davaları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası Abdülmüttalib'ın torunu (amcazadem) Rebia'nın kan davasıdır.

İnsanlar!

Bugün şeytan, sizin şu topraklarınızda yeniden tesir ve hakimiyetini kurmak güçünü ebedi surette kaybetmiştir. Fakat siz, bu kaldırdığım şeyler dışında, küçük gördügünüz işlerde ona uyarsanız bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak için bunlardan da sakınınız.

İnsanlar!

Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah emaneti olarak aldınız; onların namuslarını ve iffetlerini Allah adına söz vererek helal edindiniz. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, onların da sizin üzerinde hakları vardır. Sizin kadınlar üzerindeki hakkınız, onların aile yuvasını sizin hoşlanmadığınız hiçbir kimseye çignetmemeleridir. Eğer razı olmadığınız herhangi bir kimseyi aile yuvanıza alırlarsa, onları te'dib edebilirsiniz. Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları, meşru bir şekilde, her türlü yiyim ve giyimlerini temin etmenizdir.

Ey Mü'minler!

Size iki emanet bırakıyorum ki siz onlara sıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanetler Allah'ın kitabi Kur'an-ı Kerim ve Sünnetimdir.

Mü'minler!

Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman müslümanın kardeşidir, böylece bütün müslümanlar kardeştir. Din kardeşinize ait olan herhangi bir hakka tecavüz helal değildir. Meger ki gönül hoşluğu ile kendisi vermiş olsun.

Ashabım!

Kendinize de zülmetmeyiniz. Kendinizin de üzerinizde hakki vardir.

İnsanlar!

Cenab-ı Hak her hak sahibine hakkını (Kur'an'da) vermiştir. Varise vasiyet etmeye lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zina eden için mahrumiyet vardir. Babasından başkasına ait soy iddia eden soysuz, yahut efendisinden baskasına intisaba kalkan nankör, Allah'ın gazabına, meleklerin lanetine ve bütün müslümanların ilencine uğrasın! Cenab-ı Hak, bu gibi insanların ne tövbelerini ne de şehadetlerini kabul eder.

İnsanlar!

Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz? "-Allah'ın elçiliğini ifa ettin, vazifeni yerine getirdin, bize vasiyet ve öğütte bulundun, diye şehadet ederiz" cevabını verdiler. Bunun üzerine Hz.Muhammed (sav):

Şahit ol Ya Rab!

Şahit ol Ya Rab!

Şahit ol Ya Rab!
dedi.

Ergenekon Dosyası İndir

İDDİANAME-1

1-400. SAYFA


İDDİANAME-2

401-800. SAYFA


İDDİANAME-3

801-1200. SAYFA


İDDİANAME-4

1201-1600. SAYFA


İDDİANAME-5

1601-2000. SAYFA


İDDİANAM6

2001-2400. SAYFA


İDDİANAME-7

2401-2455. SAYFA

 

Tasarım : Tenibun                                                                                                                                                                                     İletişim : huseynice

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol