Haber Yorum3

►Sitemize Hoşgeldiniz◄

'' وَلِلَّهِ الْعِزَّةُ وَلِرَسُولِهِ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَلَكِنَّ الْمُنَافِقِينَ لَا يَعْلَمُون ''

'' İzzet Allah'ındır, O'nun Peygamber'inin ve bütün müminlerindir. Fakat münafıklar bunu bilmezler. ''( Münâfikûn Suresi Ayet 8 )

►İPLER KİMİN ELİNDE / M. ALİ NUR◄

Bir müddettir Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Medya Patronu Aydın Doğan arasındaki tartışmaları ibretle takip ediyorum. Ve kafamda birçok şey canlanıyor. Sade bir vatandaş gözlüğüyle olup bitenlere bakmaya çalışıyorum. Türkiye’nin nasıl bir ülke olduğunu, idari, siyasi, hukuki, askeri çarkların nasıl döndüğünü ve iplerin gerçekte hangi kesimin elinde olduğunu düşünüyor ve sade vatandaşın kafasında canlanan şeyleri anlamaya çalışıyorum.

Acaba sade vatandaş olup bitenlerin ne derece farkında? Kim kimi yönetiyor, kimin eli kimin cebinde, bunu ne kadar biliyor? Türkiye’de yasaların ve özellikle yasakların sadece halk için olduğunu, bir kesimin yasalar ve yasaklar üstü olduğunu, yargının aslında bağımsız olmadığını, zahirde görünen devlet yetkili ve yöneticilerinin aslında vitrinlik olduğunu…..sade vatandaş acaba ne kadar biliyor?

Bir yandan; söylemleri düşünüyorum.

Aklıma sürekli dillendirilen resmi söylemler geliyor. Hani hep söylenir; Türkiye’de kuvvetler ayrılığı prensibi vardır ve bu, dengeyi oluşturur. Türkiye’de Yasama, yürütme ve yargı organları vardır. Yasama, Türkiye’deki en üst ve en yetkili kurumdur. Yargı bağımsızdır. Basın, halkın haber alma kanalıdır ve özgür olmalı. Asker siyasetle uğraşmaz. Bütün kurum ve kuruluşlar yasalara göre hareket ederler..…..vs

Diğer yandan; icraatları düşünüyorum.

Aklıma Genelkurmayın Türkiye’yi Biçimlendirme Projesi geliyor. Eylül 2007 tarihinde hayata geçirdikleri bu proje; TSK ile aynı paralelde hareket etmeleri için yargı organlarının başkanlarını, devletin üst kademedeki diğer kurum yetkililerini, gazetecileri, sanatçıları, halk içinde sivrilmiş etkin şahısları kullanmakla ilgili alınan bazı kararları içermekte. Asker bunları zaten sürekli yapıyor. Ancak ilave yeni kararlar söz konusu. Kullanılan gazeteci ve diğer medya mensuplarıyla, kamuoyunda istedikleri gündemi oluşturabiliyorlar, toplumu istedikleri istikamete yönlendirebiliyorlar, hedef seçtikleri kesimi yıpratıyorlar, onları pasifize etmek için ortam oluşturabiliyorlar. Bu konuda medyanın nasıl kullanıldığını ve nasıl bir etkiye sahip olduğunu düşünüyorum.

Aklıma Şemdinli olayı geliyor. Suçüstü yakalanan failler mahkeme tarafından cezalandırıldığı halde, askerin girişimiyle sivil mahkemenin nasıl bertaraf edilip olayın askeri mahkemeye intikal ettirildiğini, askeri mahkeme tarafından bu faillerin serbest bırakıldığını, bu faillere dava açan sivil savcının ise görevden men edildiğini düşünüyorum.

Aklıma Hrant Dink ve Rahip Santoro’nun öldürülmeleri, Malatya’daki kitapevinde misyoner oldukları belirtilen dört kişinin boğazının kesilerek öldürülmesi, Cumhuriyet gazetesinin bombalanması ve bu olayların hemen ardından dikkatlerin Müslümanlar üzerine çekilmesi için yapılanlar geliyor. Aynı şekilde Uğur Mumcu olayından hemen sonra da, toplama kalabalığın sokaklara salınıp “Kahrolsun Şeriat” sloganlarının attırıldığı senaryo görüntüleri geçiyor gözümün önünden.

Aklıma Danıştay saldırısı geliyor. Saldırının hemen ardından, olayın başörtüsü nedeniyle yapıldığının kamuoyuna deklare edildiği, olayın failinin İslam ile alakasının olmadığı, evinde porno filmleri bile bulunduğu ve Ergenekon üyesi olduğu ortaya çıkmasına rağmen, yakalandığı zaman, kendisine verilen görevi ifa ederek başörtüsüne karşı yapılan yasak ve baskıları protesto etmek için olayı yaptığını söylediği anlar canlanıyor gözümde.    

Bir zamanlar bölgedeki faili meçhul olayları ve bu olaylara binaen mağdur edilen yüzlerce Müslüman ve bölge insanını düşünüyorum. Faili olmadıkları olaylarla suçlanıp bu nedenle ceza almalarının onlarda ve ailelerinde nasıl psikolojik, sosyal ve ekonomik etkiler meydana getirdiğini hayal ediyorum.

Yeni Genelkurmay başkanının, Ergenekon davasından Kandıra cezaevinde tutuklu bulunan emekli orgenerallerden Şener Eruygur ve Hurşit Tolon’u TSK adına ziyaret ettirmesi aklıma geliyor. Acaba bu da başka bir Şemdinli olayı mı olur diye düşünüyorum ve Askerin yargıya müdahale ettiği ve hatta baskı yaptığı daha önceki olaylar canlanıyor kafamda.

İşte bunları düşünüyor ve sade vatandaşın kafasında oluşan, oluşması muhtemel şeyleri hayal etmeye çalışıyorum. Ve Müslüman halkımızın, insanımızın, toplumun bu malum odakların elinden neler çektiği şekilleniyor hayalimde.  

Gazete ve TV’lerin kimi yalan, kimi belli bir istikamete yönlendirme, kimi kasıtlı ve provokatif, kimi çıkar ve menfaate dayalı, kimi ise kaos ve gerginlik üzerine bina edilen haberlerle halkı ve kamuoyunu nasıl yanılttığını, kandırdığını ve aldattığını görüyorum. Basının bir ülkede nasıl bir güç haline geldiğini, gelmiş olduğu güç ile kamuoyunu istediği istikamete nasıl sevk ettiğini, yanılttığını, çıkar ve menfaat odaklarının etkisinde bir koz ve şantaj haline geldiğini müşahede ediyorum.

Bir ülkede, halka ve kamuoyuna karşı sorumluluk taşıyan gerek devletin resmi imkanlarının ve gerekse gayri resmi imkanların halka ve kamuoyuna karşı nasıl sorumsuzca kullanıldığını, bir menfaat aracı, bir koz ve şantaj malzemesi haline getirildiğini gözlemliyorum.

Ve bütün bunlardan sonra kafalarda şu sorular cevap bekliyor.

Şemdinli olayı ve sonuçları neyi ifade ediyor?

Yargı gerçekten bağımsız mı?

Asker yargıya müdahale yetkisine sahip mi?

Asker yasalara tabi değil mi?

Asker, devletin menfaati için dahi olsa, istediği şekilde gizli veya açık örgütler kurup istediği şekilde faaliyet yürütebilir mi?

Basın mensupları için yasa yok mudur? İstedikleri gibi haber yapma hakkına sahip midirler?

Türkiye’de hangi organ hangi kuvvet derecesindedir?

Asker birinci kuvvet mi?

Yasama, yürütme ve yargı organları kaçıncı kuvvet basamağında?

Medya kaçıncı kuvvet?

Şu anki hale göre; asker ve medya birinci kuvvet konumundadırlar denebilir mi?

Malum medyanın asker kontrolünde olduğu hesabı yapılırsa, askerin kuvvetler üstü konuma sahip olduğu söylenebilir mi?

Resmi olarak dillendirilen yasama, yürütme ve yargı organları, üç kuvvet olma özelliklerini yitirmiş midir?

Türkiye’de kuvvetler dengesi bozulmuş mudur yoksa?

Selam ve dua ile

M. ALİ NUR

Webmaster           19. Eylül 2008

►BERAT KANDİLİ  ( M. Said KIŞLAK )

"Ha-Mim! Apaçık olan kitaba (Kur'an'a) and olsun ki biz onu mübarek bir gecede indirdik. Çünkü biz onunla insanları uyarmaktayız. Katımızdan bir emirle her hikmetli işe o gecede hükmedilir."(1)
"Muhakkak ki Allah tebareke ve teala Şaban'ın on beşinci gecesi dünya semasına rahmetiyle tecelli eder ve Ben-i Kelb kabilesinin koyunlarının kılları sayısınca insanları mağfiret eder."(2)


Bismihi Sübhanehu


Bizleri bu geceye ulaştıran şanı yüce rabbimize hamd, bu bereketli gecenin kıymetini mübarek sözleriyle ifade edip eylemleriyle de örneklik teşkil eden Efendimiz Muhammed Mustafa'ya yüz binler salâtu selam olsun.
Rahman olan Rabbimiz biz aciz ve muhtaç kullarına Rahmet ve ikramlarının bir nişanesi olarak belli zaman dilimlerinde fırsatlar lütfetmiştir. İşte Üç Aylar, Üç Aylardan olan Şaban ayı ve bu ayın on beşinci gecesi olan Berat kandili bu müstesna fırsat zamanlarındandır. Bu zaman dilimleri hak âşıkları ve gözlerini Allah'ın af, afiyet ve rızasına dikmiş kullar için eşsiz kazanç kapılarıdır. Malumdur ki 'bir' verip aldığımız malımıza, zaman olur da 'yüz' verilirse o zamanın ne derece önemli olduğu ve bizim için ne büyük ve kaçırılmaz bir kazanç olduğu apaçıktır. Allah'a yaklaşmaya yol arayanlar, ahiretleri için kârlı bir ticarette bulunmak isteyenler, bütün günah ve hatalarından arınıp tertemiz bir sayfa açmak ve kurtuluş senedini edinmek isteyenler böylesi bir fırsatın ne derece eşsiz ve kıymetli olduğunu bilir ve ihmal etmemeye gayret ederler. Madem böylesi bir öneme sahip mübarek Şaban ayındayız ve bu ayın eşsiz gecesi Berat'a varmışız öyleyse ahiretimize yatırım yapmanın ve çok kârlı bir ticarette bulunmanın tam mevsimi ve zamanı gelmiş demektir.
 

27/12/2007

 

Hak aşığı Üstadımızın deyimiyle: "Pek çok uhrevi faydaları kazandıran ticaret-i uhreviyenin (ahiret ticaretinin) bir kudsi pazarı ve ehl-i hakikat ve ibadet için mümtaz bir meşheri (sergisi)"(3) olan bu zaman dilimleri aynı zamanda da İslam'ın nişanlarındandır. Bu nişana sahip çıkanlar bu dinin sahibi tarafından ödüllendirilecekleri gibi saygısızlık edenler de te'dip edilirler. "Bu geceler gibi, şeair-i İslamiyeye karşı hürmetsizlik edenlerin hatalarına bir tekdir olarak, kâinat bu gecelere hürmet eder. Neden siz etmiyorsunuz?"(4) Evet bu zaman dilimleri kâinatın sahibine yapılan hürmetsizliklerle bunalan kâinat için bir nefes alma, bir temizlenme mesabesindedir. Zira bu zamanlarda ibadetlerde ve hizmetlerde artış olur ve sırf Allah rızası için ve ihlâsla yapılan bu hizmetler, günahların, sefahetlerin ve zulümlerin kirlettiği manevi havamızı temizler.(5)

Kıymet ve değeri ifade edilecek olan bu mübarek gece Şaban ayının on beşinci gecesidir. Miladi, Ağustosun 16. gününü 17'ye bağlayan pazar gecesi. Bu mübarek gece Şaban ayında olduğundan üç aylardan biri olan Şaban'ın değerine bakılırsa görülür ki Kâinat'ın Efendisi Hz. Resulullah'ın bambaşka karşıladığı ve ibadetlerle ihya ettiği bir aydır. Efendimiz Şaban Ayını "Benim ayımdır... Günahları temizler"(6) gibi sözleriyle tanıtmıştır.

İşte Berat gecesi de böylesi bereketli ve mübarek Şaban ayının bir nevi çekirdeği ve lübbü mahiyetindedir. Mübarek, rahmet ve sakk (belge ve senet) isimleriyle de anılan bu gece aynı zamanda kâinatın aklı olan Kur'an-ı Kerim'in levh-i mahfuzdan dünya semasına toptan indirildiği gecedir. Bu, Duhan Suresinin ilk ayetlerinden anlaşılmaktadır. Allah nezdinde bir senenin muhasebesi bu mübarek gece olan Berat’la başlayıp Kadir gecesiyle son bulur. Rızık, ecel, zenginlik, fakirlik, doğum, ölüm... gibi herkesin ve her şeyin kaderi ve durumu bu gecede düzenlenmeye başlanır, Kadir Gecesinde tamamlanarak her defter sahibine teslim edilir.(7)

Berat, beri olmak, aklanmak, borç ve cezadan kurtulmak gibi anlamlara gelir ki bu gecenin anlamı da bu yüzdendir. Zira bu gece Cenab-ı Hakk'ın dünya semasına rahmetiyle tecelli edip “Yok mu tevbe eden onu affedeyim, yok mu rızık isteyen ona rızık vereyim, yok mu bir hastalığa mübtela olup şifa isteyen, afiyet vereyim, yok mu daha başka isteği olan yerine getireyim”(8) diye sabaha kadar mü'minlere rahmet ve ikram kapılarını açtığı gecedir. Öyle ki Kadir Gecesiyle ikiz kardeş gibidirler. "Bütün senede bir kudsi çekirdek hükmünde ve beşer mukadderatının programı nev'inden olması cihetiyle Kadir Gecesinin kudsiyetinde"(9) olduğu ifade edilmiştir.

Peygamber Efendimize, bu gecede tam bir şefaat yetkisinin verilmesi, ilahi rahmetin tüm âlemi kuşatması, bütün hikmetli işlerin ayırımının yapılması, zemzem kuyusunun bu gecede açık bir şekilde coşup çoğalması,(10) bir kısım âlimler kıblenin bu gecede Mescid-i Aksa'dan Kâbeye çevrilmesinin de(11) bu gecenin kudsiyetini arttıran nedenlerden olduğunu beyan etmişlerdir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Allah azze ve cellenin bu gecede şu istisnalar dışında bütün kullarını bağışladığını ifade etmişlerdir: "Allah, Şaban'ın on beşinci gecesinde rahmetiyle yetişip her şeyi kuşatır. Bütün mahlûkatına mağfiret eder. Bunun dışında olanlar şunlardır: Müşrikler, kalbleri düşmanlık hissiyle dolu olup insanlarla zıtlaşmaktan başka bir şey düşünmeyenler,(12) kâhin, sihirbaz, içkiye düşkün olan, zinaya ısrarla devam edenler, ana babasına asi olanlar."(13)

İfade edildiği gibi bu bir fırsattır. Bu gecede Allah'ın misafiri olup O’nun rahmet ve ikramlarına mazhar olmak için gayret sarf etmeli ve Efendimiz'in (s.a.v) buyurdukları gibi gündüzünü oruçla, gecesini ise ibadet ve zikirle uyanık olarak ihya etmeliyiz. Bu gecenin kazancından mahrum olmamaları için aile ve çoluk çocuğumuz başta olmak üzere dost ve arkadaşlarımızı da teşvik etmeli ve bu havayı onlara hissettirmeliyiz. "Bu geceler elli senelik bir ibadet hükmüne geçebilir. Onun için elden geldiği kadar Kur'anla, istiğfar ve salâvatla meşgul olmak büyük bir kârdır."(14)

Berat gecesinde şu duayı yapmanın da sünnet olduğu ifade edilmiştir: "Allah'ım, azabından affına, gazabından rızana, senden yine sana iltica ederim. Sana gereği gibi hamd etmekten acizim. Sen kendini sena ettiğin gibi yücesin."(15)

Yine maneviyat sultanlarının yapmış olduğu bu duayı da yapmakta fayda vardır:

"Allah'ım şayet ismimi saidler defterine yazdıysan, orada sabit kıl. Şayet ismimi şakiler defterine yazdıysan oradan sil. Çünkü sen buyurdun ki: 'Allah dilediğini siler yok eder, dilediğini de sabit bırakır. Levh-i Mahfuz O'nun katındadır.'(16)

Allah'ım! Ey mübareklerin sahibi ve kaynağı! Bizleri ism-i azamın hürmetine, bu mübarek geceler hatırına, bu gecelerde sana ihlâs ile yönelen âşıkların hatırına afu mağfiret eyle. Bizlere dünya ve ahirette af ve afiyet nasib et. Bizleri yolunda sabit kıl ve yolundan saptırmak isteyenlere karşı güç ver, bizleri Senin ve bizim düşmanlarımız karşısında muzaffer kıl. Onları darmadağın et, birliklerini ve oyunlarını boz ve Mü'min kullarına bir kez daha asr-ı saadet günlerini nasib et. Kandiliniz Mübarek olsun. Âmin velhamdülillahi rabb-il âlemin.

 


 

(1) Duhan 1-5

(2) Tirmizi, savm

(3) Şualar

(4) Emirdağ Lahikası

(5) Kastamonu lahikası

(6) Keşf'ül Hafa

(7) Hülasatü'l Beyan

(8) İbn-i Mace

(9) Şualar

(10) Hak Dini Kur'an Dili

(11) TDİ. Berat maddesi

(12) et- Terğib ve-t Terhib

(13) İbn-i Mace, Tirmizi

(14) Şualar

(15) et-Terğib vet-Terhib

(16) Rad-39, Mecmuat'ul Ahzab

 

  

                  M. Said KIŞLAK İNZAR DERGİSİ

Webmaster           16. Ağustos 2008

Hizbullah’ın Üst Düzey Sorumlularından Sabah’a Tekzip (Yorumsuz)

 

Cezaevinde tutuklu bulunan Cemal Tutar ve Edip Gümüş, avukatları vasıtasıyla Sabah Gazetesi’ni yalanladı. Av. Mehmet Anul: “Hizbullah-Yeşil ilişkisi tamamen gerçek dışı olup, müvekkillerimin hiçbir ifadelerinde Hizbullah ile Yeşil’in görüştüğüne dair herhangi bir ibare bulunmamaktadır.”

 

DİYARBAKIR- Sabah gazetesinde 07.22.2008 tarihinde yayınlanan “Hizbullah-Ergenekon İlişkisinde Kilit Yeşil” haberi üzerine cezaevinde tutuklu bulunan Hizbullah örgütünün üst düzey sorumlarından Edip Gümüş ve Cemal Tutar, avukatları vasıtasıyla haberi tekzip yoluna gittiler.

Söz konusu gazetedeki haberde Hizbullah’ın askeri kanat sorumlusu Cemal Tutar ile Marmara bölge sorumlusu Edip Gümüş’ün polisteki ifadelerinde örgütün lideri “Hüseyin Velioğlu ile Mahmut Yıldırım’ın görüştükleri” itiraflarının yer aldığı ileri sürülüyordu. Diyarbakır D Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan Cemal Tutar ve Edip Gümüş, avukatları Mehmet Anul vasıtasıyla söz konusu haberin gerçek dışı olduğunu ve bundan dolayı duydukları rahatsızlığı dile getirdi.

Sabah Gazetesi’nin, müvekkillerine atfettikleri ifadelerin tamamen gerçek dışı ve asılsız olduğunu ileri süren Mehmet Anul, “Müvekkillerimin yakalandıkları günden itibaren verdikleri tüm ifadeler, yargılandıkları dosyada mevcut olup, bu ifadelerin hiç birinde mezkûr haberi doğrulayacak herhangi bir anlatım bulunmamaktadır. Müvekkillerim Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 2000/171 esas sayılı dosyasında yargılanmakta olup, polis, savcılık, sorgu ve mahkeme önü ifadelerinin tümü bu dosyada mevcuttur.

Müvekkillerime ait ifadelerin hiç birinde ne kendilerinin, ne mensubu bulundukları örgütün, ne de örgüt liderlerinin, Yeşil ile, Jitem ile, Ergenekon ile veya herhangi bir illegal kişi veya yapılanma ile görüşme veya irtibatlarının olduğuna dair bir anlatımları söz konusu değildir.”  dedi.

Söz konusu haberlerin gerçek dışı ve araştırılmamış bir haber olduğunun altını çizen Anul, haberin yayınlandığı gazeteyi tekzip için mahkemeye başvurdukları belirtti.

(İLKHA)

                            Webmaster                                    01. Ağustos 2008               

►Esma ul Husna◄

 

►Huseynice Yazarlar◄

 Huseynice

Huseynice

Hoşgörü Bu mu?

 Huseynice

Tenibun

Teröristler Müslüman değil

 Huseynice

Sizden Gelenler

Merhaba kardeş

 Huseynice

Haber Yorum

Mustazaf-Der Ağrı Şubesi'nden

Zillet jı me Dure

►Huseyni SevdaYazarlar◄

Zillet Bizden Uzaktır

Hava Durumu

HUSEYNİCE || ZİLLET JI ME DURE

ŞUAN Kİ HAVA DURUMU

3 GÜNLÜK HAVA DURUMU

Kend Dilinde Hizbullah

İTHAF

Cemaatsız İslami mücadele verilemez inancıyla, bereketli ömrünü Hizbullahi Cemaat’ı oluşturma, oturtma ve geliştirmeye vakfeden, bununla da yetinmeyip Cemaat yapısının ve aziz İslam davasının korunması için kanını feda eden şehid Rehbere ithaf olunur.

Kitabı İndir

Günlük Gazeteler

Hak Söz Haber

Veda Hutbesi



Ey İnsanlar!

Sözümü iyi dinleyiniz! Bilmiyorum, bu seneden sonra sizinle burada belki de bir daha hiç buluşamayacağım.

İnsanlar!

Bugünleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu sehriniz (Mekke) nasıl mukaddes bir sehir ise, canlarınız, mallarınız, namuslarınız da öyle mukaddestir, her türlü tecavüzden korunmuştur.

Ashabım!

Yarın Rabbinize kavuşacaksınız ve bugünkü her hal ve hareketinizden muhakkak sorulacaksınız. Sakın benden sonra eski sapıklıklara dönüp de birbirinizin boynunu vurmayasınız. Bu vasiyetimi burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsin! Olabilir ki bildirilen kimse, burada bulunup doğrudan işitenden daha iyi anlayarak muhafaza etmiş olur.

Ashabım!

Kimin yanında bir emanet varsa onu sahibine versin! Faizin her çesidi kaldırılmıştır, ayağımın altındadiır. Lakin borcunuzun aslını vermeniz gerekir. Ne zülmediniz, ne de zülme ugrayınız. Allah'ın emriyle faizcilik artik yasaktir. Cahiliyeden kalma bu çirkin adetin her türlüsü ayağımın altındadır. İlk kaldırdığım faiz de Abdülmüttalib'in oğlu (amcam) Abbas'ın faizidir.

Ashabım!

Cahiliye devrinde güdülen kan davaları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası Abdülmüttalib'ın torunu (amcazadem) Rebia'nın kan davasıdır.

İnsanlar!

Bugün şeytan, sizin şu topraklarınızda yeniden tesir ve hakimiyetini kurmak güçünü ebedi surette kaybetmiştir. Fakat siz, bu kaldırdığım şeyler dışında, küçük gördügünüz işlerde ona uyarsanız bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak için bunlardan da sakınınız.

İnsanlar!

Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah emaneti olarak aldınız; onların namuslarını ve iffetlerini Allah adına söz vererek helal edindiniz. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, onların da sizin üzerinde hakları vardır. Sizin kadınlar üzerindeki hakkınız, onların aile yuvasını sizin hoşlanmadığınız hiçbir kimseye çignetmemeleridir. Eğer razı olmadığınız herhangi bir kimseyi aile yuvanıza alırlarsa, onları te'dib edebilirsiniz. Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları, meşru bir şekilde, her türlü yiyim ve giyimlerini temin etmenizdir.

Ey Mü'minler!

Size iki emanet bırakıyorum ki siz onlara sıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanetler Allah'ın kitabi Kur'an-ı Kerim ve Sünnetimdir.

Mü'minler!

Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman müslümanın kardeşidir, böylece bütün müslümanlar kardeştir. Din kardeşinize ait olan herhangi bir hakka tecavüz helal değildir. Meger ki gönül hoşluğu ile kendisi vermiş olsun.

Ashabım!

Kendinize de zülmetmeyiniz. Kendinizin de üzerinizde hakki vardir.

İnsanlar!

Cenab-ı Hak her hak sahibine hakkını (Kur'an'da) vermiştir. Varise vasiyet etmeye lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zina eden için mahrumiyet vardir. Babasından başkasına ait soy iddia eden soysuz, yahut efendisinden baskasına intisaba kalkan nankör, Allah'ın gazabına, meleklerin lanetine ve bütün müslümanların ilencine uğrasın! Cenab-ı Hak, bu gibi insanların ne tövbelerini ne de şehadetlerini kabul eder.

İnsanlar!

Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz? "-Allah'ın elçiliğini ifa ettin, vazifeni yerine getirdin, bize vasiyet ve öğütte bulundun, diye şehadet ederiz" cevabını verdiler. Bunun üzerine Hz.Muhammed (sav):

Şahit ol Ya Rab!

Şahit ol Ya Rab!

Şahit ol Ya Rab!
dedi.

Ergenekon Dosyası İndir

İDDİANAME-1

1-400. SAYFA


İDDİANAME-2

401-800. SAYFA


İDDİANAME-3

801-1200. SAYFA


İDDİANAME-4

1201-1600. SAYFA


İDDİANAME-5

1601-2000. SAYFA


İDDİANAM6

2001-2400. SAYFA


İDDİANAME-7

2401-2455. SAYFA

 

Tasarım : Tenibun                                                                                                                                                                                     İletişim : huseynice

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol