Haber Yorum8

►Sitemize Hoşgeldiniz◄

'' وَلِلَّهِ الْعِزَّةُ وَلِرَسُولِهِ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَلَكِنَّ الْمُنَافِقِينَ لَا يَعْلَمُون ''

'' İzzet Allah'ındır, O'nun Peygamber'inin ve bütün müminlerindir. Fakat münafıklar bunu bilmezler. ''( Münâfikûn Suresi Ayet 8 )

►SİYONİSTLERE ‘KUDÜS GÜNÜ'NDE LANET YAĞACAK◄

İlk kıblemiz Mescidi Aksa’nın bulunduğu Kudüs, 1967’de Siyonistlerin işgaline uğramıştı. Bu yıl 41. yılını dolduran işgale karşı Kudüs Günü’nün daha bir görkemli kutlanması ve İslam coğrafyasında Filistin üzerinden bir ümmet dayanışmasının gerçekleş-tirilmesi hedefleniyor.

Her yıl Ramazan ayının son Cuma günü kutlanan Kudüs Günü bu yıl birçok etkinlikle kutlanacak. Ankara’da ise sivil toplum örgütleri Siyonist İsrail Büyükelçiliği önünde bir araya gelerek, işgali, ambargoyu ve katliamı kınayacak. Bu arada; İstanbul Fatih Camii’nde de kutlamalar yapılacak.

“AKSA DÜŞERSE KALBİMİZ DURUR”

Kudüs Der’in çağrısına cevap veren sağduyulu sivil toplum örgütleri “Dünya Kudüs Günü” dolayısıyla 26 Eylül Cuma günü saat 12:00’de kuşatma ve ambargo altındaki Filistin halkı ve Hamas hükümetiyle dayanışma amacıyla İsrail Büyükelçiliği önünde protesto gösterisi yapılacak. Tertip adına yapılan açıklamada, “Kudüs'ün özgürlüğü ümmetin özgürlüğüdür” denildi. Abluka altına alınan Aksa’nın düşmesi, kalbin durması, hayatın son bulması anlamına geleceğinin vurgulandığı bildiride, şu ifadelere yer verildi: “Ümmetin kalbinin atmaya devam etmesi için Dünya Kudüs Gününü, bilinçlenme, sorumluluğu idrak etme ve zulme karşı direniş ruhuna dönüştürelim. Filistinli kardeşlerimizin yanında olduğumuzu hissettirelim. 26 Eylül Cuma Günü Saat 12.00'de İsrail Büyükelçiliği önünde Filistinli kardeşlerimizin yanında olduğumuzu bir kez daha hatırlatmak için bekliyoruz.”

FATIH CAMII’NDE, SIYONIST İSRAIL PROTESTO EDILECEK

Her Ramazan ayının son Cuma günü İslam dünyasında kutlanan Dünya Kudüs Günü, İstanbul'da bu yıl da Fatih Camii'nde kutlanacak. 26 Eylül’de (yarın) Fatih Camii'nde Cuma namazı sonrasında gerçekleşecek programı Filistin Dostları organize edecek.
Filistin Dostları tarafından düzenlenecek programa; Özgür-Der, Mazlum-Der, Medeniyet Derneği, İHH, Akdav, Akabe Vakfı ve İnsan ve Medeniyet Hareketi’nin yanı sıra çok sayıda sivil toplum örgütü katılacak ve siyonist İsrail protesto edilecek. Prof. Dr. Ahmet Ağırakça ile İHH Başkanı Bülent Yıldırım'ın konuşmacı olarak katılacağı; Grup Yürüyüş'ün İntifada marşını seslendireceği programa katılımın yüksek olacağı bildirildi.

FİLİSTİN YARDIM BEKLİYOR

Filistin’i kuşatan Siyonist işgal çemberi her geçen gün daha da daralıyor. Özellikle Gazze’de yaşanan trajedi bir insanlık utancı olarak tarihe kaydediliyor. Katliamsız gün yaşamayan; ambargo yüzünden açlık, susuzluk, ilaçsızlık, elektriksizlik ve daha nice zulümlerle yüz yüze olan Filistin halkı Müslümanlardan yardım ve destek bekliyor.

HAMAS: KUDÜS İÇİN KUDÜS GÜNÜ GÖSTERİLERİNE DESTEK VERİN

Filistin İslami Direniş Hareketi Hamas'ın Tahran Temsilcisi Ebu Usame el Moti, bütün dünyadaki Müslümanları Kudüs Günü programlarına katılmaya çağırdı. “İslam Ümmetinin bütün evlatları sadece Filistin’in başkenti değil, İslam dünyasının manevi başkenti Kudüs için, Kudüs Günü gösterilerine katılmalıdır” diyen el Moti, Kudüs Günü’nün Siyonist işgale karşı direnişin canlılığı ve Filistinli mültecilerin vatanlarına geri dönme hakkını elde etmeleri için önemli bir vesile olduğunu vurguladı. El Moti, Dünya Müslümanlarından Kudüs Günü’nde Filistin davasına desteğin yanı sıra, Filistin davasının şehitleri, gazileri ve tutsakları ile de dayanışma içinde olduklarını göstermelerini istedi.

KUDÜSGÜNÜ KUTLAMALARI NASILBAŞLADI


1980’li yıllarda İran İslâm Cumhuriyeti lideri ve kurucusu İmam Humeyni, Ramazan ayının son Cumasını ‘Dünya Kudüs Günü’ olarak ilan etmişti. Bu çağrıyı önemli ve anlamlı bulan dünya Müslümanları da, o günden itibaren Kudüs Gününü anmaya başladılar. Kudüs Günü, Müslümanlar için gelenekselleşen bir gün haline geldi. Yine o dönemde İmam Humeyni günün önemini belirten bir mesaj yayınlamıştı. Humeyni mesajında Mübarek Ramazan'ın son Cuma'sının Kudüs Günü olduğunu hatırlattı ve “Kadir Gecesiyle komşu olan Kudüs Günü Müslümanlar tarafından önemle ihya edilmeli, onların uyanma ve bilinçlenmelerine yol açmalı ve tarih boyunca; bilhassa son yüzyıllarda yakalandıkları gafletten silkinmelerini sağlamalıdır” demişti.

İmam Humeyni mesajında şu satırlara yer verdi: Ramazan'ın son on günü büyük bir ihtimalle Kadir Gecesidir. İhyasının sünnetullah olduğu bir gece... Kadri ve kıymeti, münafıkların bin ayından üstündür bu gecenin; kulların mukadderatının temellerinin atıldığı gece... Kadir gecesiyle komşu olan ‘Kudüs Günü’ Müslümanlar tarafından önemle ihya edilmeli, onların uyanma ve bilinçlenmelerine yol açmalı ve tarih boyunca; bilhassa son yüzyıllarda yakalandıkları gafletten silkinmelerini sağlamalıdır ki bu bilinç ve uyanış günü, dünya münafıkları ve süper güçlerinin onlarca yılından daha üstün olsun ve dünya Müslümanları kendi kaderlerini kendi güçlü elleriyle hazırlayabilsinler... Kadir Gecesi Müslümanlar Allah'a yalvarıp bütün geceyi dua ve ibadetle geçirerek Allah Teala'dan gayrısına kul olmaktan kurtulur ve Allah'a kulluk şerefine erişirler. Keza şehrullah-i A'zam'ın -mübarek Ramazan ayı- son günleri olan Kudüs Gününde dünya Müslümanlarının süper güçlerle, büyük şeytanların kulluk ve esaretinden kurtulup Allah'ın sınırsız kudretine katılmaları ve tarihin canilerinin elini mustaz’afların ülkelerinden keserek iştahlarını kursaklarında bırakmaları gerekir.

kaynak: vakit gazetesi

Webmaster           25. Eylül 2008

►İŞTE JİTEM SUİKASTLERİ  (YORUMSUZ)◄

JİTEM ve PKK itirafçısı Abdülkadir Aygan JİTEM suikastlarını anlattı:

Uğur Mumcu'nun aracına bombayı da onlar koydu. Musa Anter'i öldürdüler. Sonra Cem Ersever'i ortadan kaldırdılar..

Jandarma İstihbarat Terörle Mücadele -kısa adıyla Jİ- TEM- Ergenekon operasyonunun son dalgasında emekli albay Arif Doğan'ın tutuklanmasıyla yeniden gündeme geldi. Pek çok özelliğiyle 2000'lerin Ergenekon örgütünün atası olarak kabul edilen JİTEM'in kadrosu, hiyerarşik yapısı ve eylemleri hala tam olarak aydınlatılamadı. SABAH, itirafçı Abdülkadir Aygan'la İsveç'in başkenti Stockholm'de görüştü. "Fırat'ın doğusundaki Ergenekon"un bir numaralı tanığı olarak gösterilen ve hem PKK'nın, hem de JİTEM'in itirafçısı olan Aygan önemli açıklamalarda bulundu.

* JİTEM'de görev yaptığınız dönemde Veli Küçük ve çevresindekilerin teşkilat içinde Ergenekonvari bir yapı oluşturduklarına şahit oldunuz mu?
Bugün Ergenekon denilen şey aslında Cem Ersever'in fikriydi. Ersever'in, Veli Küçük ve Arif Doğan'la arası bozuktu. Ersever'in ideali bölgede kalmak ve emrinde bir taburla PKK'ya karşı savaşmaktı. Cudi Dağı'nda konuşlanıp, aynı PKK'lılar gibi yaşayacaklardı. Ersever, PKK'yı, PKK'lılardan iyi biliyordu. JİTEM'deki klasörlerinin rengi bile sarı-kırmızı-yeşildi. Ayrıca "Kuvayı Milliye ruhunu yeniden canlandırmalıyız" diyordu. Şehit ailesi, işadamı ve diğer sivilleri içine alan bir yapı kurmayı tasarlıyordu. Ersever yaşasa Ergenekon'un lideri olurdu.

YEŞİL'İ GÖREVLENDİREN VELİ KÜÇÜK'TÜR
* Veli Küçük, Ergenekon konusunda Ersever'den ilham aldı yani.

Veli Küçük, Ergenekon fikrini ondan aldı. Aralarında çetin bir rekabet vardı. Birbirlerinin ayağını kaydırmaya çalışıyorlardı. Aralarındaki çatışmanın sebebi Ersever'in kendi başına bir yapı kurmak istemesiydi. Onun dışında Cahit Aydın, Nurettin Ata gibi JİTEM subayları pasiflerdi. Ersever, Cahit Aydın'ı kendisinin kıymetini anlasınlar diye kendi yerine önermişti. Aydın ve Ata, namaz kılar, oruç tutarlardı. Nurettin Ata'nın Diyarbakırlı nakliyatçı Nizamettin Ece ile ilişkisi vardı. Ata'nın kendisi de nakliyat işi yapıyor. Ece'nin arabası Diyarbakır'da kanlı halde bulundu. Cesedi bulunamadı. Bu olaydan sonra Nurettin Ata, JİTEM'den istifa etmek zorunda kaldı. JİTEM'ci binbaşı Ali Yıldız'ın, mafya babası Sedat Peker Diyarbakır JİTEM'e geldiğinde düğmelerini iliklediğini de biliyorum.

* Musa Anter cinayetinde yukarıdan emri kim verdi?


O olayda Diyarbakır'daki bütün yetkili komutanlar aradan çekildi, ortalık Yeşil'e kaldı. Yeşil, Ersever'e değil, Veli Küçük'e yakındı. Ersever Ankara'ya tayin olduktan sonra Diyarbakır'da çok rahat çalışmaya başladı. Anter'in infaz edildiği gün Ersever hiç olmadık şekilde Nemrut'a dinleme cihazıyla gitti. "PKK'lıları izleyeceğiz" demişti. Komutan izne gitmişti. Onun yerine vekaleten bakan Savaş Gerçekçi de erkenden gitti. Meydan Yeşil'e kaldı.

"BİNBAŞI KIRCI ÜÇ KİŞİYİ ÇÖKTÜRÜP İNFAZ ETTİ "


* Ankara'da Gruplar Komutanı olarak Veli Küçük mü vardı o zaman?

Evet, Veli Küçük, Yeşil'i görevlendirdi. Ersever'e de "Yeşil'e karışmayacaksın" dedi. Sonra da bildiğiniz gibi Şırnaklı Hamit infaz etti Anter'i. (Musa Anter 20 Eylül 1992'de Diyarbakır'da öldürüldü. Cinayeti JİTEM'in işlediği Abdulkadir Aygan'ın 2004'teki itiraflarıyla tescillendi.) Ersever cinayeti de Yeşil'in işi. Ersever öldükten sonra da Ankara'dan geldi ve "Alçak, hain! Bankada bir sürü parası varmış" dedi. Ben Yeşil'in de öldürüldüğünü düşünüyorum. Yoksa çıkar konuşurdu.

* JİTEM'in kimi infazlarını daha önce çeşitli vesilelerle açıkladınız. İnfazlara katılan subaylar var mıydı?
Evet vardı. JİTEM Diyarbakır Grup Komutanı Binbaşı Abdulkerim Kırca'nın üç kişiyi infaz ettiğini gözlerimle gördüm. Bu kişiler Sağlık- Sen Diyarbakır Şubesi'nden Necati Aydın, Mehmet Ay ve Ramazan Keskin'di. Kırca, mahkeme serbest bıraktığı için bunları infaz etti. Olaydan önce JİTEM'de onları sorguladık. Sonra Silvan yolunda Kağıtlı Karakolu'nu geçince gündüz gözüyle bunlar dizüstü çöktürüldü. Kırca, yakın mesafeden kafalarına sıktı. Bu olayı ne zaman hatırlasam Vietnam'da çekilmiş meşhur bir infaz fotoğrafı vardır, aklıma o görüntü geliyor.

Mumcu'yu öldüren C-4 ABD'li eski askerden

Ersever'in Diyarbakır'dan Ankara'ya giderken patlayıcı götürdüğü biliniyor. Bu patlayıcıları kim getirmişti?


Ersever'in valizinde yaklaşık 20 kilo C-4 olduğunu gözlerimle gördüm. Bu patlayıcıları 1991 ya da 92'de Vietnam gazisi bir Amerikalı adam Olağanüstü Hal Bölge Valiliği'ne vermişti. Ersever de patlayıcıları oradan aldı. Bu patlayıcıları Mardin yolu kenarındaki bir derede patlatıp denedik. Ben, Ersever ve Amerikalı eski asker vardı. C-4'lerin bir kısmı Diyarbakır Baro Başkanı Mustafa Özer'in arabasının altında patlatıldı. Bombayı patlatan binbaşı Aytekin Özen'di. Ben bu olaya katılan kişiyim. Bu C-4 patlayıcıdan bir kısmını da Mardin- Kızıltepe şehir merkezinde Renault marka bir arabanın altında patlattık. Ersever bu C-4'leri Ankara'ya götürdükten sonra Uğur Mumcu C-4 patlayıcı ile öldürüldü. (Gazeteci Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993'te Ankara'da uğradığı bombalı saldırıda hayatını kaybetti.) Aytekin Özen ve Ersever konuşmalarında "Uğur Mumcu kaşınıyor rahat durmuyor" diyorlardı. PKK'yla ilgili araştırmalarından rahatsızlardı. Mumcu'yu da yakında bir yere araçlarını park edip uzaktan kumandalı patlayıcı ile öldürdüler.

Hem PKK'nın hem de JİTEM'in itirafçısı Aygan

Abdülkadir Aygan 1958'de Şanlıurfa'nın Suruç ilçesine bağlı Uzunhıdır köyünde doğdu. Annesinin babası Seyid Ahmet Keser, Abdullah Öcalan'ın babası Ömer Öcalan'ın kuzeni. Örgüte 1978'de katılan Aygan, "Ben hem PKK'nın hem de JİTEM'in itirafçısıyım. Ama hain değilim, kendimi hain hissetmiyorum. Çünkü hainlerin yaptıklarını açıkladım" diyor. Aygan 1985'te Siirt'teki Hürmüz Mezrası baskınından önce güvenlik güçlerine teslim oldu. Bir süre cezaevinde kaldı. 1990'da Ersever'in aracılığıyla JİTEM'e girdi. Pek çok faili meçhul cinayete tanık oldu. Kimisinde rol aldı, ancak bizzat rol aldığı olayları anlatmıyor. 1999'da JİTEM'den ayrıldı. 2003'te İsveç'e yerleşti. PKK'ya yakın yayın organlarında itiraflarının bir kısmı yayınlandı. Aygan, son olarak Jİ- TEM'deki faaliyetlerini anlattığı kitabını Almanya'da Nasname sitesinin editörü Şükrü Gülmüş'ün yayınevinde bastırdı. Ancak kitap Türkiye'de yayınlanmadı. Aygan, "Çapraz Ateş" adlı bu kitabında Türkiye'de varlığı resmen kabul edilmeyen JİTEM'le ilgili pek çok önemli bilgiyi ifşa ediyor.

Görev yaptığı dönemde faili meçhuller arttı


Ahmet Cem Ersever 1950'de Erzurum'da doğdu. Harp Okulu'ndan 1972'de mezun oldu. 1980'li yılların başından itibaren Doğu ve Güneydoğu'da PKK'ya karşı mücadelede aktif rol aldı. Aygan'ın verdiği bilgiye göre 1985'te Siirt'te JİTEM'in çekirdek unsurlarını oluşturdu. 1990'da JİTEM Diyarbakır Grup Komutanı iken itirafçıları çevresine topladı. Bu dönemden sonra bölgede faili meçhuller arttı. Binbaşı iken JİTEM Gruplar Komutanı olarak Ankara'ya tayin edildi. 1993'te arkadaşlarıyla birlikte JİTEM'den istifa etti. Bir dönem, "terör temizliği yaptığı" düşüncesiyle adının baş harflerinden türetilen "ACE" kod adını kullandı. Öldürülmeden önce Aydınlık dergisinden Soner Yalçın'a önemli açıklamalarda bulundu. 1993 kasımında Ersever, itirafçı Mustafa Deniz ve sevgilisinin cesetleri Ankara çıkışında üç ayrı bölgede bulundu.

SABAH

Webmaster           25. Ağustos 2008

►HİZBULLAH’IN BAŞARI ÖYKÜSÜ ( M Ali Nur )◄

Hizbullah, Lübnan’da sadece askeri faaliyet yürütmüyordu. Bir yandan yoğun bir şekilde siyasi faaliyetler yanında sosyal faaliyetler yürütürken, diğer yandan da askeri eğitim ve eylemlerini yürütüyordu. Halen de bu özelliğini muhafaza etmektedir. Fakir Lübnan halkına yardım amacıyla çok sayıda kurum, kuruluş ve işletmeler açmıştır.

 

Hastane, klinik, okul, yardım dernekleri gibi. Lübnan içinde yürüttüğü siyasi faaliyet ve sosyal etkinliklerle halkın hamiliğini yapmış, onlara sahip çıkmış ve aynı zamanda bilinçlendirmiştir. Lübnan içindeki diğer oluşum, grup ve örgütlere karşı seviyeli hareket etmiş, hiçbir zaman onları hedef edinmemiş ve ilişkilerinde yapıcı davranmıştır. Dolayısıyla halk içinde ciddi taraftar bulmuştur. Lübnan dışında ise başta İsrail olmak üzere, onun hamiliğini yapan ABD ve diğer dış güçlere karşı askeri yapısını sürekli güçlendirmiş, kuruluş amacındaki üç şarttan biri olan “düşman unsurlarla yüzyüze gelmek”ten hiç çekinmemiş ve sürekli eylemler tertiplemiştir. Öyle ki; siyasi faaliyetlerine bakan kişi, Hizbullah’ın sadece siyasi faaliyetleri esas alan bir hareket olduğunu düşünecek, sosyal yardım faaliyetlerine ve etkinliklerine bakan kişi, Hizbullah’ın sadece sosyal faaliyetleri esas alan bir hareket olduğunu düşünecek, askeri faaliyetlerine bakan kişi, Hizbullah’ın sadece askeri faaliyetleri esas alan bir hareket olduğunu düşünecek derecede bu üç alanı da yoğun ve etkin bir şekilde yürütmüş ve halen de yürütmektedir. Aynı zamanda yaptığı faaliyetleri kazanımlara dönüştürmeyi ihmal etmemiş, Lübnan’daki tabloyu açıklamak, aleyhteki oyun ve tuzakları bozmak ve haklılığını gözler önüne sermek için yerel ve uluslar arası basınla temas kurmayı, yine yerel ve bölgesel siyasi güçlerle görüşmelerde bulunmayı çalışmalarının bir parçası haline getirmiştir.

 

1998 yılına gelindiğinde, Lübnan son derece karışıklık yaşamaktaydı. Lübnan iç savaşının sosyal ve siyasal alandaki olumsuz etkileri ve İsrail işgali halkı birbirinden uzaklaştırmıştı. Doğu ve Batı olarak iki coğrafi bölgede Müslümanlar ile Hıristiyanlar şeklinde ayrışmalar olmuştu. Böyle bir ortamda Cumhurbaşkanı Emin Cemayel, gelenekleri hiçe sayarak ordu komutanı general Mişel Avn’ı hükümet kurmakla görevlendirince, Başbakan Selim el-Hos da Batı Beyrut’ta hükümetin başı olarak görevine devam ederek Cumhurbaşkanının hareketini yasaya aykırı ilan etti. Böylece Lübnan fiilen ikiye ayrılmış oldu. Bu sorunun çözümü için S.Arabistan’ın Taif şehrinde yürütülen çabalarla anlaşma sağlanmıştı. Taif anlaşması diye bilinen bu anlaşmayla, kısaca Lübnan’daki iç savaş son bulmuş, siyasal sistemin yapısı ve üçlü başkanlık sisteminin yetkileriyle ilgili anayasal düzenlemeler yapılmıştı.

 

Hizbullah’ın Lübnan’da giderek güçlenmesi ve İsrail’in karşısına zorlu bir direniş olarak çıkması karşısında, gerek içerde Lübnan devlet yetkilileri ve gerekse dışarıda İsrail, ABD, AB ve Arap devletleri ısrarla Hizbullah’ın silahtan arındırılmasını istediler ve bir çok yolla dayatmada bulundular. Taif anlaşmasında da başta Hizbullah olmak üzere, Lübnan’daki bütün silahlı grupların silahlarını bırakması öngörülmüştü. Ancak bütün bu iç ve dış çabalara ve dayatmalara rağmen Hizbullah silahı bırakmadı, neye mal olursa olsun direnmeye karar verdi. Çünkü silahı bıraktığı an, içerde sürdürdüğü siyasi faaliyet ve sosyal yardımlar da bundan etkilenecek, gücü zayıflayacak ve kontrol edilebilir bir hale gelecekti. Aynı zamanda kuruluş amacındaki şarta da uymamış olacaktı. Hizbullah bunun bilincindeydi ve silah bırakmayı, direnişin kırılma noktası olarak görüyordu.

 

Hizbullah’ın cesaretli, kararlı ve girişken tavırlarını kendinde harmanlayan Abbas Musavi Mayıs 1991 yılında genel sekreterliğe seçilince, İsrail büsbütün raydan çıktı. Daha bir senesi dolmadan 16 Şubat 1992 yılında şehit mezarlığı ziyareti dönüşünde arabası İsrail uçakları tarafından vuruldu, kendisi, eşi ve küçük oğlu Hüseyin birlikte şehit oldular.

 

Ancak Abbas Musavi’nin şehadeti, Hizbullah’ın direniş faaliyetlerinde yeni bir sayfa da açmış oldu. Bu olayın ardından Hizbullah, ilk kez işgal altındaki Filistin’in Kuzey kesiminde bulunan Yahudi yerleşim yerlerine Katyuşa füzeleriyle saldırıda bulundu. Bunlar, suikasta karşı bir tepkinin ifadesiydi.

Selam ve dua ile

M. ALİ NUR

Webmaster           11. Ağustos 2008

►Esma ul Husna◄

 

►Huseynice Yazarlar◄

 Huseynice

Huseynice

Hoşgörü Bu mu?

 Huseynice

Tenibun

Teröristler Müslüman değil

 Huseynice

Sizden Gelenler

Merhaba kardeş

 Huseynice

Haber Yorum

Mustazaf-Der Ağrı Şubesi'nden

Zillet jı me Dure

►Huseyni SevdaYazarlar◄

Zillet Bizden Uzaktır

Hava Durumu

HUSEYNİCE || ZİLLET JI ME DURE

ŞUAN Kİ HAVA DURUMU

3 GÜNLÜK HAVA DURUMU

Kend Dilinde Hizbullah

İTHAF

Cemaatsız İslami mücadele verilemez inancıyla, bereketli ömrünü Hizbullahi Cemaat’ı oluşturma, oturtma ve geliştirmeye vakfeden, bununla da yetinmeyip Cemaat yapısının ve aziz İslam davasının korunması için kanını feda eden şehid Rehbere ithaf olunur.

Kitabı İndir

Günlük Gazeteler

Hak Söz Haber

Veda Hutbesi



Ey İnsanlar!

Sözümü iyi dinleyiniz! Bilmiyorum, bu seneden sonra sizinle burada belki de bir daha hiç buluşamayacağım.

İnsanlar!

Bugünleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu sehriniz (Mekke) nasıl mukaddes bir sehir ise, canlarınız, mallarınız, namuslarınız da öyle mukaddestir, her türlü tecavüzden korunmuştur.

Ashabım!

Yarın Rabbinize kavuşacaksınız ve bugünkü her hal ve hareketinizden muhakkak sorulacaksınız. Sakın benden sonra eski sapıklıklara dönüp de birbirinizin boynunu vurmayasınız. Bu vasiyetimi burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsin! Olabilir ki bildirilen kimse, burada bulunup doğrudan işitenden daha iyi anlayarak muhafaza etmiş olur.

Ashabım!

Kimin yanında bir emanet varsa onu sahibine versin! Faizin her çesidi kaldırılmıştır, ayağımın altındadiır. Lakin borcunuzun aslını vermeniz gerekir. Ne zülmediniz, ne de zülme ugrayınız. Allah'ın emriyle faizcilik artik yasaktir. Cahiliyeden kalma bu çirkin adetin her türlüsü ayağımın altındadır. İlk kaldırdığım faiz de Abdülmüttalib'in oğlu (amcam) Abbas'ın faizidir.

Ashabım!

Cahiliye devrinde güdülen kan davaları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası Abdülmüttalib'ın torunu (amcazadem) Rebia'nın kan davasıdır.

İnsanlar!

Bugün şeytan, sizin şu topraklarınızda yeniden tesir ve hakimiyetini kurmak güçünü ebedi surette kaybetmiştir. Fakat siz, bu kaldırdığım şeyler dışında, küçük gördügünüz işlerde ona uyarsanız bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak için bunlardan da sakınınız.

İnsanlar!

Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah emaneti olarak aldınız; onların namuslarını ve iffetlerini Allah adına söz vererek helal edindiniz. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, onların da sizin üzerinde hakları vardır. Sizin kadınlar üzerindeki hakkınız, onların aile yuvasını sizin hoşlanmadığınız hiçbir kimseye çignetmemeleridir. Eğer razı olmadığınız herhangi bir kimseyi aile yuvanıza alırlarsa, onları te'dib edebilirsiniz. Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları, meşru bir şekilde, her türlü yiyim ve giyimlerini temin etmenizdir.

Ey Mü'minler!

Size iki emanet bırakıyorum ki siz onlara sıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanetler Allah'ın kitabi Kur'an-ı Kerim ve Sünnetimdir.

Mü'minler!

Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman müslümanın kardeşidir, böylece bütün müslümanlar kardeştir. Din kardeşinize ait olan herhangi bir hakka tecavüz helal değildir. Meger ki gönül hoşluğu ile kendisi vermiş olsun.

Ashabım!

Kendinize de zülmetmeyiniz. Kendinizin de üzerinizde hakki vardir.

İnsanlar!

Cenab-ı Hak her hak sahibine hakkını (Kur'an'da) vermiştir. Varise vasiyet etmeye lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zina eden için mahrumiyet vardir. Babasından başkasına ait soy iddia eden soysuz, yahut efendisinden baskasına intisaba kalkan nankör, Allah'ın gazabına, meleklerin lanetine ve bütün müslümanların ilencine uğrasın! Cenab-ı Hak, bu gibi insanların ne tövbelerini ne de şehadetlerini kabul eder.

İnsanlar!

Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz? "-Allah'ın elçiliğini ifa ettin, vazifeni yerine getirdin, bize vasiyet ve öğütte bulundun, diye şehadet ederiz" cevabını verdiler. Bunun üzerine Hz.Muhammed (sav):

Şahit ol Ya Rab!

Şahit ol Ya Rab!

Şahit ol Ya Rab!
dedi.

Ergenekon Dosyası İndir

İDDİANAME-1

1-400. SAYFA


İDDİANAME-2

401-800. SAYFA


İDDİANAME-3

801-1200. SAYFA


İDDİANAME-4

1201-1600. SAYFA


İDDİANAME-5

1601-2000. SAYFA


İDDİANAM6

2001-2400. SAYFA


İDDİANAME-7

2401-2455. SAYFA

 

Tasarım : Tenibun                                                                                                                                                                                     İletişim : huseynice

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol